Wednesday, September 16, 2009

İstersen uzanabilirsin gerçekten...

istersen uzanabilirsin gerçekten
ne fark eder ha bir anlık ha bir yaşamlık...
çoktandır izlemek istediğim bir film var yanımda
yanında patlamış mısır da yeriz tuzlu tuzlu
hayattan konuşuruz, ordan burdan
belki bizim de ortak korkularımız vardır,
sıradan belki ortak bir hayal bile kurarız, gerçekleşmeyen

Günün birinde ıssız bir sahilde,
ben hamakta uzanıp gökyüzüne bakarken
sen masmavi denizden yeni çıkmışken
tuzlu tuzlu tenine dokunurum sahiden
istersen uzanabilirsin gerçekten...

Seni o kadar çok özledim ki...
O güzel çiline dokunmayı,
Sevmeyi özledim...
bakmayı,
sarmayı,
gülmeyi,
koklamayı,
seni aslında..çok ama çok özledim...
istersen uzanabilirsin gerçekten...

Hatırlatın

Hatırlatın bana, bir daha dünyaya geldiğimde erkek olacağım.
Ver ver nereye kadar zira...
Sıkıldım

Sunday, September 13, 2009

Baba ve Piç

Sevdiğin bir arkadaş bulursan eninde sonunda hepimizin var oluşsal açıdan yalnız olduğunu, sonsuz yalnızlığın er ya da geç en beklenmedik arkadaşlıklara bile galebe çalacağını unutacak kadar alışmaya kalkma ona.

Önceki maddeyi unutacak kadar alıştığın bir arkadaş bulsan dahi hayatın başka başka alanlarında seni hezimete uğratabileceği gerçeğini asla gözden kaçırma.

En iyi arkadaş dahi zor durumda bırakabilir seni. Doğumda ve ölümde olduğu gibi tavlada da yalnızız.


Zor durumda bırakmak ile hayal kırıklığı aynı mıdır?
Zamana yenilmek farklı yönlere yol almak mıdır?
Farklı yönlere gitmek ahlaki değerleri ayrı kutuplarda algılamak ve yaşamak mıdır?
Hezimet bunları anladığın gün müdür?