Saturday, April 28, 2012

Tatil

köfte yapıp
duşta saatlerce buruşuna kadar kalıp
bol bol yağlanıp
gevşemektir

Tatil

sabah 6bucukta sessiz bir eve uyanıp, romantic movie seyrdebilmektir

Friday, April 27, 2012

iblissssss


eve

lavantalar serpiştiresim var
onlara baktıkça gülesim
kokladıkça oh diyesim

Hacı Vader Camii

Müritler Ataşehir'de...

ne kolay...

evlendik
bu bitti
hadi şimdi boşanalım

?????
nasıl bu kadar kolay
7 ayda bu işin yürümeyeceğini hemen mi anladınız?
6 ay balayı
bir şey anlamanız mümkün değil
sonra kaya parçaları sürtünmeye başlar
sürtüne sürtüne pürüzsüzleşir
emektir, sabırdır, can acıtır
tüm değişimler gibi
artık sadece siz değilsiniz ki, eskisi gibi değilsiniz
değişeceksiniz
ve bu biraz can acıtır
biraz emek ister
ben kimim biliyor musun, neden değişeyimi dediğiniz anda, zaten ödül kaçıyor elden
çabalamak ne kadar saçma değil mi? bilinmez için mücadele etmek

oysa büyük ödüller orada, arayıp durduğunuz huzur orada
yazık...


Thursday, April 26, 2012

o kadar sıkıldım ki...

güldüm

karadeniz kıyısı

pazar günü sabahtan pek komik başladı, bir anda uyanıp yaban ördeği görmek şehir hayatının normalinde kalmıyor tabii.  güle güle karın ağrıtan hayvanın, yakalanıp gönderilişi başlı başına bir macera ama yazı konusu değil.

Sabahtan sanki bulut yapacakmış gibi gözüken hava, zaman içinde yerini feci bir sıcağa bırakırken, hadi dedik yakışır şimdi uzunya'da bir balık.
Nerededir Uzunya? Sarıyer'den Demirciköy istikametine devam edip, alarko evlerini de geçtiniz mi hopp çıkıverir karşınıza.  Bir yanda karavanlar, bir yanda plaj ve restaurant.  En ucuz en iyi balık en iyi meze filan değil, ama huzurludur, hay allah keşke gelmese idik dedirtmez adama.
Netekim birazdan sayacağım yemekleri, ayvalıktan sonra lafı bile edilmez ama, güneş, tahta iskele, kum, deniz derken saatleri yer bir güzel. Mayıştırır, az buçuk dertlerden arındırır.
gitmekte biraz acele edip 12 gibi oralarda olunca, kahvaltı takımı henüz kalmamıştı masalardan.  gözümüze bir masa kesip, rezervasyonu yaptırıp 1,5-2 gibi dönmek üzere ayrıldık mekandan.

Çevre yollardan etrafı dolaşalıp dedik, kilyos'un içine gir çık, orası burası derken Kısırkaya plajına geldik, gayet temiz deniz, pis çevre... bomboş, bizim gibi yürüyen bir iki kişi daha, o kadar.  kumlara oturup hafiften güneşin tadını çıkarmak.  plajdaki tekerlek izleri, ampuller yandırdığında başa gelecekleri bildiğim halde ses etmedim. git, al, gel dememle, arabaya koşma bir anda.  Tabii kısa sürede kriz.  araba kuma saplanır.  Neyse, çabucak yanımızda biten gençler, zincir, tekerlekler gömülmüş, öyle böyle derken kurtarıldı araba.  Her yer kum, ayakkabılar kum, gözler ve dahi kulaklar kum.  ama manzara güzel...

saati 2 edip vardık tekrar uzunya'ya.
önce kara efe teşrif etti
ardından çoban salata
ahtapot salata, uskumru, levrek marine, lakerda, peynirim, ızgara kalamar, midye salatası, patlıcan olmazsa olmaz, midye dolma. Arkasına da kalkan tava...



Etraf çocuk dolu, ama hepsi yanda oyunda, uzaktan kumandalı arabalar, kovalar kürekler, kayalıklara tırmanmalar ve dahi uçurtmalar.
Bebekler bile sakince, ağlama sesi yok
Dadılar eli yüzü düzgün, nerede ise sevgi dolu
Arkadaki toramanın yemek yiyişi ile epey bir eğlenme
Gözünün rakıda kalışı, ver ver diye elleri ile tepinmesi gülümsetti
Galiba birazda içimizi cız ettirdi
Laf lafı açtıkça, olsaydı ne olurdu, neyi yapardık neyi yapmazdık, hala şans olur mu acep, kime benzerdi, kimden ne alsın derken tüketildi kara efe.  güneş ile bir arada saçma sapan konuşmaları yaptık, güldük biraz halimize, etrafımzıdaki yaş kemale ermiş ve geçmiş çiftleri seyrettik biraz, kahvaltıdan rakı sofrasına geçişleri ile ekabirliklerini çekiştirdik.  O yaşlarda ne olacağımızı konuştuk uzun uzun.  Arkasında günün mevcut dertleri, hadi dert etme, bak gör bir şey olmaz kiler, olur öyle şeylerler... Avutmalar bildiğiniz.

Dönüş yolu nispeten sessiz geçti konuşulanların ağırlığı ve rakı, üzerine yanakları kıpkırmızı eden güneşin etkisi ile.  Arkasından havuz, patlamış mısır ve bira... bir gün öncenin kokteyl bolluğuna nispet daha bir genç olma hali.  Bir cheesecake'e bildiğiniz çatallarla dalıp film seyretme ve koltukta uyuya kalma. Karmakarışık rüyalar.  huzursuz bir uyku günün aslında tüm güzelliğine rağmen.

Neticesi Uzunya huzuru ile normalde konuşulmayacakları konuşturuyor insana, kafasında soru işaretleri bıraktırıyor, midesini dolduruyor, güneş varsa yakıyor, hafifçe çakırkeyif ediyor, yoruyor, sorduruyor, dedikodu yaptırıyor, çevreyi fark ettiriyor.  gitmek gerekir.

Maddiyata dökersek, yukarıdaki gibi bir yemek içmek yaklaşık 250 lira civarı. Değer mi? yoklukta gideri var, aynı parayı adam başı vererek haftasonunu ayvalık'ta da geçirirsiniz araba ile gidip. Hepsinin yeri ayrı.


kanına dokunmak

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20418171.asp

her çalının dibi yatak odası gibi olsa, sizde bu kafa kalmazdı arkadaş
kanına dokunuyormuş
niye? işlevsiz mi kaldın? yazık kuzuya...

mutluluk

bazen erguvanlarda
onları görmekte
hiç fark etmemişim demekte
garip şey mutluluk

What if ?


NE SAHNEMİZ, NE UFKUMUZ KARARTILAMAZ!


 NE SAHNEMİZ, NE UFKUMUZ KARARTILAMAZ!

Şehir Tiyatrosu titizlikle kendisinden gizlenen ve apar topar onaylanıp
önüne konulan yeni bir yönetmelik nedeniyle 98 yıllık tarihinin en büyük
darbesi ile karşı karşıyadır.

Bir yıkım ve ideolojik istila dışında amacının ne olduğu anlaşılamayan bu
yeni yönetmelikle İ.B.B. Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği ve
Yönetim Kurulu sanatsal karar ve yetkilerinin belediye bürokratlarına devri
esas kılınmaktadır. Buna göre yıllık repertuarı belirlemek için oluşturulan
bir  "Edebi Kurul" ile Genel Sanat Yönetmeni'nin oyun seçimleri konusundaki
iradesi sembolik bir unsura indirgenmektedir.

Bu darbe yönetmeliğiyle tarihi boyunca görev ve yetkileri idari olan
"İ.B.B. Şehir Tiyatroları Müdürlük Makamı" artık yeni görevi gereği "içerik"
ile de ilgilenecek ve tüm sanatsal çalışmalardan sorumlu tutularak "toplumun
etik değerlerine özen gösterilmesi" ni gözetecektir.

Yeni yönetmelikle Yönetim Kurulu'na Genel Sanat Yönetmeni değil, "Kültür ve
Sosyal İşler Daire Başkanlığı'nın bağlı olduğu Genel Sekreter Yardımcısı.."
başkanlık edecektir. Genel Sanat Yönetmeni müdürlük makamının da altında bir
kuklaya dönüştürülüp, kurulda seçilmiş sanatçıların yerine belediye
memurları oturtulacaktır.

Bu yönetmelik, Şehir Tiyatrosu'nun tüm iradesi elinden alınarak belediyelere
ait herhangi bir şube müdürlüğü olma yolunda ilan edilen idam fermanıdır.
Özgür vicdanlarda kabulü mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki Şehir Tiyatrosu
sadece oy veren seçmenlerin değil, vergi ödeyen vatandaşların, izleyicilerin
malıdır.

Karartılmak istenen sahnelerle ülkemizin ufkunun da karartılmak istendiğinin
farkında olan bizler, özgür ve bağımsız bir sanat ortamında Şehir
Tiyatrosu'nun 98 yıllık kültür birikiminin gelecek kuşaklara
devredilebilmesi için sağduyu sahibi tüm vatandaşlarımızı, seyircilerimizi,
ülkemizin tüm aydın ve sanatçılarını bizlerle birlik olmaya, seslerini
sesimize katmaya çağırıyoruz.



AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYARAK İMZA KAMPANYASINA KATILINIZ.

http://www.tiyatrodunyasi.com/imza_kampanyasi.asp

Bir kadının gözleriyle kocasına teşekkür ettiği an...

ne zamandır okumadığım Reha Muhtar'ı okudum bu sabah.
23 Nisan törenlerinde Emine Erdoğan'ın bakışlarını yakalamış Başbakan'a.
İnsanın kocası ile gurur duyması, hatta müteşekkir olabilmesi dünyanın en muhteşem hislerinden biridir.  Ama bakışların kıymeti olmalıdır, yapılan hataların ödülü o bakışlarla gelmemelidir bana göre.

Gecelerden bir gece günaydın'da yemek yiyoruz, arka masada da nahoş bir sohbet dönüyor.  bir iki saat idaresine rağmen bir yerden sonra sabır taşıyor tabii.  Sen yerinde kal emri geliyor, masaya gidip adamlarla "medeni" bir takım güç kullanım şekilleri deniyor, arada kulağa çalınan kelimeler "ben karımla" yemek yiyorum...

bu da koruma, bu da kollama.
ama o durumda hiç gözümle teşekkür edesim olmuyor, içimdeki vahşinin bir kısmı durumdan tatmin olmuş olabilir, hatta durumu epey seksi de bulmuş olabilir, ama bir yanlışın beni tatmin etmesi durumu düzeltmiyor.

aynı adam sokaktaki kedinin başına çöküp, ceketinin içine soktuğu an ise o bakışları sonuna dek hak ettiği an. Kendim o noktaya sığındığımda, bu kadar hak etmezdi o bakışı.

Sevgililik özeldir, aşıklık özeldir, ama bir adam kocanız olduğunda durum bambaşkadır.  Tüm hatalar, tüm sevaplar başka süzgeçlerden geçmeye başlar.  Hele ki yola çıktığınız nokta, maddesel veya sadece sizi tatmin edecek sebepler değil de gerçekten sevgi ise.

Kocası ile gurur duyması gayet anlaşılabilir bir durum, çıkılan basamaklar hiç azımsanacak gibi değil.  Kimbilir neleri feda ettiler, neleri ertelediler, neler yaşadılar.  Ama durum adaletsizliğin temsili olduğunda, intikam hissi ile teşekkürü karıştırmamak gerekir.  Bunu övmeye yakın sarf edilen sözlerin, yanlışı desteklemenin, hadi desteklemek olmasın, övmenin kimseye yararı yoktur.

Yazının sonuna eklenen Balbay'ın kızının durumu içinde istenen empati talebi bu durumu kurtarmıyor.  Sap ve saman karışmamalı birbirine.

"O adamın kadını olmanın verdiği gurur"

ne güzel ve ne kötü bir tanımlama
sonra dalarım bu konuya
kötü insanın biri prosciutto resimleri gösterdi, aklıma jamon-rose mose geldi
zati uykum var
kahve içim ben

Wednesday, April 25, 2012

şişede durduğu gibi

şişe de durduğu gibi durmadığı kesin
şöyle içerim, böyle içerim, böyle yarışırım diyen adama güvenmemek gerektiğini öğreneli de pek çok oldu
ama yine de gaflet ve delalet içerisinde 3 saate biter denen yemeğe icabet ettik
etmez olaydık, şu an sıcak yatağımda dönebilecektim
gel gör ki iş saati mecburen şimdi başlıyor
bu gece uzun
2 kadehle kalkmış ben, hafiften mayışık, çalışacak kadar ayık
açtık bir yandan muhterem hybridradio'yu, an itibarı ile never let me go çalar

oyalanmadan devam işe...
sabaha az kaldı

Amatör

Beni izliyorsun, ama baktığını belli ediyorsun.Her hareketimi takip edip gerzek gibi facebook üzerinden yazıp karşındakini bilgilendiriyorsun.
Amatörsün..yedim mi..hadi senin için yemeğe devam edeyim..

Tuesday, April 24, 2012

tarot.com

madem bunları biliyordun, geçen hafta söyleseydin ya tarot.com
çenemi tutar oturudum köşemde:

o
Hi seden,
More often than not, I find myself spouting off at the mouth, only to find I regret 50 percent of what I said, and how I said it. It's easy to do with the speed at which we communicate these days. Emails, text, meets, greets ... we are just setting ourselves up for a karma faux pas. And guess what? It's about to get worse.

Mercury -- our chatterbox planet -- squares intense Pluto the next few days. In Astrology, a square is considered a challenging aspect, so this means we better be careful what we say and how we say it, or else deep, dark Pluto will make sure we regret it! 

sipariş geleneği



hadi hissettttttttt

nailed it!!!

not olsun...

ohhhh

ohhh işte...

nefes

rahatlık


Monday, April 23, 2012

özet

- mini mini aslan oğlumun arazi koşullarına diğer arabalardan daha fazla uyum sağladığını öğrendim

- 3 duble kara efe ile güneş altında bile kafa bulamadığımı öğrendim

- özlediğimi öğrendim

- kuma saplanmış araç çıkarılışını öğrendim

- aptalca balata yakmayı öğrendim

- özlediğimi öğrendim

- özlediğimi öğrendim

- bir de özlediğimi öğrendim