Friday, September 24, 2010

Dahası var...


Thursday, September 23, 2010

Avrupa Kültür Başkenti projesi dahilinde Ekim seçkileri

Evet Türkiye..
Kültürel Başkent İstanbul'daki etkinlik tarihleri alttaki gibidir..
1 Ekim- Dayak Kolektif Seçkisi
2 Ekim-Dayak Cennetten Çıkmadır-çakma tablo sergisi
3 Ekim-Şu Dayak dedikleri...isimli Tiyatro
4 Ekim-Dayak Dayağa baka baka atılır hikayeleri
5 Ekim- Dayak attıkça suratta gül biter retrospektif
vs. vs.vs...
Artıran var mı ?

Wednesday, September 22, 2010

Allianoi

CARESIZ BAKANA TAVSIYELER


Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 18 Eylül 2010 tarihinde Allianoi ile ilgili bir açıklama yapmıştır. Yaptığı açıklamada İçinde bulunduğu çaresizliği insanların anlamasını” rica etmiştir.
Sayın Bakanın çaresizliği içler acısı durumdadır. Bu çaresizliğinin arkasında basiretsizliği vardır. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Günay, eğer basiretli olup dur diyebilseydi, bu hem onun hem de halkın zaferi olacaktı. Sayın Bakan, henüz dava süreci devam ederken, tüm bilim çevreleri ve hatta Allianoi kazısı Bilimsel Heyet Başkanı uygulamanın bilim dışı olduğunu söylerken, bir ilçe belediye başkanına dur diyemediği için basiretsiz ve çaresiz duruma düşmüştür.
Sayın Bakan, 12 yıldır yapılan kazılara ve verilen emeğe hiç mi saygınız yok?Engelleyemediniz Sayın Bakan, içinde bulunduğunuz iktidar binlerce yıllık tarihi bir gün içinde yere gömdü, yapma diyemediniz. Sus dediler değil mi Sayın Bakan? Görme ve konuşma dediler. Bu yüzden çaresizsiniz.
Üzerinde fotoğraf çektirdiğiniz tarihi kent beton atılarak yere gömüldü Sayın Bakan. Sizin göreviniz o tarihi eserleri korumakken siz iktidarınızı korudunuz.
Sayın Bakan size bir tavsiyemiz var. Daha fazla çaresiz kalmayın, tüm dünyanın kültürel mirasına ve insanlığın geçmişine saygı duymuyorsanız bile kendi geçmişinize saygı duyun. İstifa edin, sizin için tek çare istifa etmektir. Çaresizliğinizi bir tek bu yolla giderebilirsiniz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu

Perdere L'amore

E adesso che rimane
Di tutto il tempo insieme
Una donna troppo sola
Che ancora ti vuol bene

Şaka gibi, sene 88...

e adesso andate via
voglio restare solo
con la malinconia
volare nel suo cielo
non chiesi mai chi eri
perchè scegliesti me
me che fino a ieri
credevo fossi un re
perdere l'amore
quando si fa sera
quando tra i capelli
un po' di argento li colora
rischi di impazzire
può scoppiarti il cuore
perdere una donna
e avere voglia di morire
lasciami gridare
rinnegare il cielo
prendere a sassate
tutti i sogni ancora in volo
li farò cadere ad uno ad uno
spezzerò le ali del destino
e ti avrò vicino
comunque ti capisco
e ammetto che sbagliavo
facevo le tue scelte
chissà che pretendevo
e adesso che rimane
di tutto il tempo insieme
una donna troppa sola
che ancora ti vuol bene
perdere l'amore
quando si fa sera
quando sopra il viso
c'è una ruga che non c'era
provi a ragionare
fai l'indifferente
fino a che ti accorgi
che non sei servito a niente
e vorresti urlare
soffocare il cielo
sbattere la testa
mille volte contro il muro
respirare forte il suo cuscino
dire è tutta colpa del destino
se non ti ho vicino
perdere l'amore
maledetta sera
che raccoglie i cocci
di una vita immaginaria
pensi che domani giorno nuovo
ma ripeti non me l'aspettavo
non me l'aspettavo...
prendere a sassate
tutti i sogni ancora in volo
li farò cadere ad uno ad uno
spezzerò le ali del destino
e ti avrò vicino
perdere l’amore

Boktan be yaw...

yarım yamalak gülmek
hatırlamak
boş bulunmak
haklı çıkmak
konuşacak bir şey bulamamak
ex'e çıkmak ama bir türlü tıbbi ex olamamak
hep eksik kalmak
öfkeden göz dönerken özlemek
tercümesi bitecek 21 dosya daha varken beyine üşüşenlerle baş edememek
cumadan beri bitmeyen ağrı
cumadan beri ağzımdan çıkmayan yanık kokusu
sigaranın bile arkadaş olamaması
isyan etmek yerine susmak

Google ve Dr. Evil bileşkesi..muhahahaha muhahahaha muahahahaha

Sevgili okuyucu...hala şanslıyım tuşuna basmakta ısrar ediyor musun ?
Ben senin yerinde olsam sorgulardım, ne halt yemeye o tuşa basıyorum diye..Gecenin köründe pek eğlendim yahu..
Muhahahaha...Muhahahaha...Muahahahahaha

Samimiyetin tek dişi kaldı mı?

Demokrasi: Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu yönetim biçimi, azınlık çoğunluk demeden her bireyin haklarının korunduğu biçim.

Özgürlük: Engellenmemiş, zorlanmamış olma hali

İç içe 2 kavram. Elimizde oldukça az olan, gün geçtikçe daha da az olan kavram.
Daha yeni bir referandumdan geçtik, şahsen ben başbakana göre hainlerden biri idim, zira 90larını geçmiş adamların yargılanmasında akla yakın bir nokta bulamadım. Geleceğimi düşündüğümde, hazırlanan paketi bana boş vaatle satma çalışmalarını izlediğimde aklım fikrim evete gidemedi.
Tophane'de 8 sene okudum ben. Orospusu, uyuşturucu satıcısı, öğrencisi, öğretmeni, esnafı, türkü, rumu, ermenisi, kapalısı, açığı, fenerlisi, beşiktaşlısı... Korkarak gitmedim okuluma ben, çevrede korkarak dolaşmadım.

40ıma geldim, ilk defa yanıma biber gazı almayı düşünür hale geldim, arabaya tekrar beyzbol sopasını indirdim.

79larda, başka topraklarda şeriat diye açıkça söylenerek geldi. Bugün başka kılıflarla satılmaya çalışılıyor benzer projeler. 79'larda basılan sinemalardı, dün gece sanat galerileri. 79'da devrim mahkemeleri vardı, bugün destan adlı mahkeme süreçleri. 79'da sakal vardı, bugün badem bıyık. 79'da ordu bizim kardeşimiz diyenler vardı, bugün liberallik maskeleri altında ordu tu kaka. Gerçi neden tu kaka diyorlar onu da bilmiyorum, zira bildiğimiz dini sadece şahsi olarak içlerinde yaşayan askerlerin sayısı çok çok azaldı.
Özgürlüğü teklif eden şeytansa durup düşünmek gerekirken, çoğunluk gözü kapalı gitti. Kimi para-yardım için, kimi inanmayı tercih ederek.

Dün geceyi münferit olay kapsamında aklayacaklardır mutlaka, ama daha 4 gün önce ben bir hastahanede bizzat yaşadım durumu. O münferit olaylar soldan soldan geliyorlar zaten üzerime.

Monday, September 20, 2010

Coldplay - God Put A Smile Upon Your Face

Evet sevgili Blog sakinleri ve şarkıyı google'layıp gelenler (those whom searched and landed via google hi there) gecenin şarkısını seçip yerleştirdim afedersiniz (g'nite then)
Tanrı hepinizin suratına gülücük yerleştirsin..amin..

Where do we go nobody knows
I’ve gotta’ say I’m on my way down
God give me style and give me grace
God put a smile upon my face

Where do we go to draw the line
I’ve gotta’ say I’ve wasted all your time, honey honey
Where do I go to fall from grace
God put a smile upon your face, yeah

Now when you work it out I’m worse than you
Yeah when you work it out I want it too
Now when you work out where to draw the line
Your guess is as good as mine

Where do we go nobody knows
Don’t ever say you’re on your way down, when
God gave you style and gave you grace
And put a smile upon your face, oh yeah

Now when you work it out I’m worse than you
Yeah when you work it out I want it too
Now when you work out where to draw the line
Your guess is as good as mine

It’s as good as mine
It’s as good as mine
It’s as good as mine
Na nana nana, Na nana nana
As good as mine
As good as mine
As good as mine
As good as mine

Where do we go nobody knows
Don’t ever say you’re on your way down, when
God gave you style and gave you grace
And put a smile upon your face

Sunday, September 19, 2010

Nasıl yemek pişirmeli? 1

Gurme dedik ama, işin temelinden başlamak lazım...
Yemek neden lezzetsiz olur?
Acemiyim, aman ilk defa yaptım gibi bahaneler boştur, hiç ardına saklanmayınız.
biraz araştırarak, biraz okuyarak, biraz lezzetli yemek yapanlardan sorarak gayet güzel yemekler yaparsınız.

1. İyi malzeme,iyi sonuç verir.
2. İyi yağ eşittir iyi yemek.
3. yemek suyu boca ederek pişirilmez.
4. Baharatlar dosttur.

Önce bunları kafamıza yerleştirelim.

Şimdi, dünya mutfaklarına, aşçıların tekniklerine göz gezdirdiğinizde görürsünüz ki hiçbiri yemeği suya boğarak pişirmez.
Her yemek için malzemeleri kesme stilleri vardır, bunu sadece hava atmak için yapmazlar.

Önce kendi yemeklerimize bakalım. En basitinden başlayalım. Patates yemeği pişirelim.
Neler lazım bize:
patates
soğan
avuç içi kadar kıyma
sivri biber
salça
tuz
karabiber
kırmızı biber

önce kıymamızı bir tavaya aldık. yağ koymadan kavurduk. diğer taraftan tenceremize tereyağ veya zeytinyağımızı koyduk. yağ ısınırken soğanımızı kesmeye başladık. soğanı rondoda çekerseniz bilin ki çok su salacak, ay gibi doğrayıp tuzla ovup yıkayıp kullanırsanız tadı daha tatlı olacak, küp küp keserseniz yemeğin içinde kaybolacak.
Şahsi tercihim kuru soğandan ziyade beyaz soğan her zaman, piyazlık doğrayıp tuzla ovup yıkamak. her yapışınızda soğanı farklı doğrayıp lezzetteki farkı çok rahat yakalarsınız, evet rondoda soğanı bıztlamak çok pratik, ben de yapıyorum bunu. ama zamanım varsa fazladan 5 dakika lezzeti tercih ediyorum.
soğanımızı kavurduk, incecik doğradığımız sivriyi de atıp kavurdukkıymayı tavadan alıp tencerimize attık ve karıştırdık. patatesleri ister halka kesin ister küp, göz zevkinize kalmış. Benim tercihim büyükçe küpler, yumruk kadar bir patatesi genelde 6ya bölerim.
patatesi de malzemelerle kavururum ben biraz. Sonra bir bardak suya bir çorba kaşığı salça katıp karıştırırım iyice salça eriyene dek. tencereye ilave eder, altını iyice kısar, yavaş yavaş pişmesini beklerim. Piştiğinde hafif suyu kalır,çorba gibi olmaz. Neticede patatese suyun tadı yerine diğer malzemelerin tadı işler.
Unutmayın her sebzenin öz suyu vardır zaten ve ısıyı yedikçe salar suyunu zaten.
Yemek mi pişiriyorsunuz, yoksa çorba mı yapıyorsunuz önce buna karar verin.

Bir de zeytinyağlı yapalım mesela, mevsimi bitmeden taze fasulye.
Kılçık ayıklanmadan fasulye pişirilmez, asla bu riski almayın. eğer bıçakla alırken benim gibi fazla traşlayalanlardansanız alın 1 milyona patates soyuculardan:


fasulyenin başlarını kesin, her iki yanını bu aletle bzıt diye alın, kesin boydan ikiye, bitti gitti işte, yarım kilo fasulyeyi ayıklamak maksimum 15 dakikanızı alır, hiç çok zaman demeyin.

soldaki biraz çorba kıvamlı, ama yine de eminim tadı daha güzel. Hamburger yemiyorsanız ağzınıza büyük şeyler sokmanıza gerek yok.
Size iki opsiyon:soğan sarımsak ve domatesleri rondaya atıp bıztlayınveyasoğanı ay doğrayın, rondodan sadece domates ve sarımsağı geçirin.
tencereye iyi kalite zeytinyağınızı dökün, adı üzerinde zeytinyağlı bu. Mısır yağı, ay çiçek yağı vs ile pişmez.fasulyelerinizi koyun, soğan-sarımsak-domates karışımınızı dökün, tuz ilave edin, ben yarım kilo fasulyeye 2 büyük soğan-3 büyük diş sarımsak, 2 veya 3 büyük domates koyarım. en son 4 adet kesme şeker veya bir buçuk tatlı kaşığı toz şeker. evde esmer şeker varsa tercih edin.
hiç su koymadan, kısık ateşte, 45 dakika 1 saat arası pişirin.Zeytinyağlıları giritli kayınvalidemden öğrendiğim şekilde yaparım hep, işin piri onlar...
Zeytinyağlıya salça girmez!!!!! kutudaki domates püreli girmez!!!

Basit bir iki kuralla yemek yapmak hem kolay, hem lezzet garanti.

Pilim bitmeden bir de etli biber dolması yapalım.

250 gr kıyma
bir çay bardağı pirinç
yarım demet maydanoz
tuz 1 tatlı kaşığı
karabiber 1 tatlı kaşığı
1 domates
1 tatlı kaşığı salça
2 büyük soğan
3 diş sarımsak

biber dolması annemin ve benim kaytarma yemeğimiz. Canımız fazla iş yapmak istemediğinde, ama yemek yapmakta şart ise hemen 5 dakikada koyup ocağa atıp keyif yaptığımız yemek.
İşin triğini veriyorum, kasaptan veya migrostan kemik alın. Tencerenin dibine döşeyin. Artık yemeğe yağ koymanıza gerek yok. size maliyeti yaklaşık 1 lira olacak.

diyelim annem gibi iyisini buldu mu bolca dolmalık biber alıp deep freeze atanlardansınız, sizin yemeğe su koymanıza gerek yok. diğerleri 1,5çay bardağını geçirmeyeceksiniz.

Robota soğanı sarımsağı domatesi yarım demet maydanozu ve salçayı atın. Sadece maydanozu atmadan önce iri iri bir bıçaklayın ki robotun bıçağına dolanıp oldugu gibi kalmasın, kesilebilsin.
Kıymaya ilave edin, pirinci yıkayıp koyun, tuz karabiber ve karıştırın. doldurun şimdi biberleri, pirinçlerin piştikçe şişeceğini unutmayın ve biraz boşluk bırakın tepede, tıkış tıkış doldurmayın. soyarken düzgün kesti iseniz, biberin kendi kapağını, yok mahvettiyseniz domatesten kapak yapıverin.

dizin tencereye kemiklerin üzerine, maksimum 1,5 çay bardağı su. yine kısık ateşte yaklaşık 45 dakika - 1 saat.
üşenmezseniz servisten önce fırınlayın biraz, iyice çeksin suyunu.

Söylemekten bıkmadım, bıkmayacağım: Knorr, maggi veya dr oetkeri zengin edip, kendinizi zehirlemenize gerek yok. Baharat cennetinde yaşıyoruz, lezzet için hiç bir şeye ihtiyacınız yok. Yemeklere ilave ettiğiniz o aptal bulyonlar yerine migrosta dahi bulacağınız kemikler işinizi görür.

Beşamel sos yapmak dünyanın en zor işi değildir, kendinizi çocuklarınızı zehirlemeyin.
Kek yapmak için o aptal karışımlara ihtiyacınız yok.
İçeriği koruyucu dolu malzemelerle kazandığınızı zannettiğiniz lezzet sizin vucudunuzu, çocuklarınızı vucudunu mahvetmekten başka bir işe yaramıyor. Hayatınızı bu kadar ucuza satmayın.

Yoruldum şimdi, sonra başka yemeklerle devam ederiz. Daha börek yapacağız, kek yapacağız...
Ayıptır söylemesi ben bugün ellerimin şişi gitsin diye hem bol su hem hareket peşindeydim.
Yaprak sardım, dibinde kemiklerle pişti, mis gibi kokuyor. gidip sarımsaklı yoğurdumu yapayım ve azıcık mideme indireyim.

bu arada hepiniz formalarınızı giyin, bugün maç var.
kartalımdan gol bekliyoruz, kediler evde formalarını giydiler, ben bile siyah beyaz gecelik giydim :)
kartal gol gol gol
kartal gol gol gol
Dün maratonda aptal halk oylamasında çıkan 40% fener alır diyenleri de maç sonrası halledeceğim :)






Bitenler, Kalanlar 2

O tatlı hemşire ile bir tatlı kızcağız daha, beni sabunlu sularla silip temizlediler, kendi geceliğimi giydirdiler. Tuvalete gitmem lazım isteğime biz sürgü getirelim deyince, tamam ben tutarım biraz daha diye cevap verince çok güldüler. Dediklerine göre o gece yataktan kalkamazmışım :) bilmiyorlar tabii beni :) Temizlenip rahatlayınca galiba biraz daha uyudum, gözümü açtığımda yemek getirmişlerdi, sanırım yediğim en lezzetli yemeklerden biri idi. Önce tiramisuyu seçti gözüm, onu silip süpürdüm :) sonra bulgur pilavı ve et, yanında cacık. Baktım ortalıkta kimse yok, dedim ben kalkarım, azıcık iki kat olsam da önce yatakta doğruldum, sonra baktım başım dönmüyor, bir ayakta durma denemesi, o da ok. İstikamet tuvalet, yatağa geri döndüğümde büyük bir iş başarmış gibi gururluydum.
Az daha uyudum, 10 gibi baktım kardeşle adam gelmiş. Adama 50 kez tembih etmiştim gelme diye, patavatsız bir laf etme ihtimali öylesine yüksek ki, hiç risk almak istememiştim. Geldi öptü, gidip doktorla telefonda konuşmuş, bir şeye ihtiyacınız var mı deyip her hangi bir vukuat olmadan gitti.
Dedim bunu atlattı isem yürürüm ben :) Kardeşin tüm itirazlarına karşın, koridorda bir iki tur attım. Koridorda düzgün geçince dedim aşağı inip hava alalım. Hemşirelerin çığlıklarına karşın indim aşağıya, temiz hava iyi geldi. bir kahve aldım aşağıdan döndüm odaya. 3e kadar uyumuşum. 3te yine bir ağrı kesici ve gaz iğnesi. Gazın iğne ile değil, hareketle çıkacağını bilecek kadar tecrübeli olunca, giydim üzerime sabahlığı çıktım yine koridora. Kesmedi oradaki voltalar, indim tekrar aşağı. Hastahanenin çok güzel bir cafesi vardı. Oturdum orada bir latte içtim. Canım sigara istedi sonra, arabaya gittim, bir sigara aldım, kahvenin kalanı ile çok keyifli geldi.
Sabah 7ye kadar deliksiz uymuşum, kahvaltının gelmesi ile açtım gözümü.
İğneye ve yürüyüşlere rağmen, karnım gazdan gayet 6 aylık hamile görünümüne bürünse de, acım olmadı çok şükür, ancak bu sabah indi diyebilirim karnım için.
Dün sabah doktor ile uzun uzun konuştuk, bundan sonra yapılacaklar, tedavi süreci, sonrası...
100% atlatacağımıza dair verdiği garanti içimi rahatlattı. Ameliyat filmini artık cd halinde elinize veriyorlar, tüm içimi biliyorum artık :) bir kez de beraber seyrettik doktorla, olan biteni bir de film üzerinden konuştuk.
Sadece iyi zamanlama yaptığımı biliyorum şu an, eğer salı günü adamın iğne teklifine hayır deseydim bugün burada yoktum, ameliyata cumartesi için ok deseydim yine burada yoktum. Şanslıymışım ki herhangi bir organı zayi etmeden kurtardık.

Hastahane çıkışı o 2 kat halimle ilk önce kuaföre gittim, önce saçlar ve eller tekrar sekle şemale sokuldu, bir de ellerim şişlikten hareket edemiyordu, rica ettim bana bir kalem çekip bir rimel sürdüler. Aynada o ölü suratı görmeye tahammülüm yok zira.
Eve geldim, salonda yatacağım yeri hazırladım, uyukladım biraz.
Uyanınca annemin yolladığı yemekleri ısıtıp yedim.
doktorun sırtına bıçak gibi ağrılar girerse bana alo diyeceksin demesi kulağımda çınlarken, baktım, geldi o ağrı. Aradım hemen. Eve hemen bir hemşire yolladılar, yedim iğneyi, rahatladım. yine uyku.
Uyu uyan geçiyor gün, yarın bir sürü toplantı, gün epey geç bitecek.
Şimdi dinlenip kendimi yarına hazırlıyorum, arada yine ameliyat cd'sini izleyip duruyorum.
Üzüldüğüm, kafama taktığım her şeye birer okkalı küfür savurup, düşünmemeye çalışıyorum.

Daha uzun yol var önümde, ama bende bu tatlı doktor oldukça, ben sallarım yeniden bu dünyayı, biliyorum :)