Saturday, December 25, 2010

Tanıştırayım :)



Tanıştırayım... Arkadaşın adı Julius. amerikayı çoktan kasıp kavurdu, yunanistan'a kadar da epey bilinir oldu. Uzakdoğu keza yine arkadaşı pek tanıyor. Kim peki julius? Julius Paul Frank markasının yüzü. tüm ürünlerinde boy gösteriyor. Paul Frank 0-16 yaştan, 16-35 yaşa kadar herkese hitap ediyor. Ne yapıyorlar? Her çeşit giyim, çantalar, aksesuarlar, iç çamaşırları vs vs...





Ben de arkadaşların Türkiye'de üretimlerini yaptıran acentalardan birindeyim, benim accountum oldular.

Bakınız ama:


İçinde bebek ile düşünebiliyor musunuz bunu?

Olası en keyifli işlerden birini yapıyorum. 24 senedir çocuk çalışmamış firma, benimle gelişimin akabinde çocuğa da giriyor ve benim çocuk sahibi olma şansım yok... Allahım ironi budur işte!!!

biriniz niyetlenin bari de şunları vereceğim birileri olsun...
elixir Bey, siz de benimle birlikte giyersiniz sanırsam bunlardan



Bulma dönemi...

Ne zamandır bulamadığım yorumları bulma dönemim sanırım
Caccini Ave Maria by Slava...

Sabah...2

This is not my life diye bir dizi var. Belki rast gelmişsinizidr.
Adam sabah uyandığında, kafasında bölük pörçük hatıralar vardır, emin olduğu tek şey ise oraya ait olmadığıdır. Dolabındaki bazı gömlekler bile kendisine küçük gelir, sanki hangisi olursa diye bir kaç beden yerleştirilmiştir.

O hisle uyandım bu sabah. Bir sürü parçam havada. Benim ama ben değilim...
Komik...Acıklı... İçeride büyük bir panik hissi... Kalbim deli gibi atıyor...Deli gibi düşünen bir beyin...durmuyor...duramıyor...çıkmam lazım birazdan evden, yapılacak bir sürü iş....
Aynı hava gibi koyu gri içim

Friday, December 24, 2010

Muhasebe...

Adettir, nasıl olsa yapacağız; benim ki çıksın bari aradan...
2010 için "en"ler yılı idi diyebilirim
Her ne kadar uğraşsam da iyi girmeyi/girdirmeyi becerememiştim
Hayatımın "en" güzel doğum gününü yaşadım
Hayatımın "en" güzel kahvaltılarını yaşadım
Hayatımın "en" sevmediğim işini geride bıraktım, "en" sevdiğim işine girdim
38 senenin "en" kötü haberini aldım
38 senenin "en" anlamadığım kararına uyum sağlamaya çalıştım
38 senenin "en" güzel Poyrazköylerine gittim
38 senenin "en" güzel scrabblelarını oynadım
38 senenin "en" güzel evinde yaşadım ve aynı evden taşındım
38 senenin "en" sevildiğimi sandığım/inandığım senesini yaşadım, sonra sudan çıkan balık oldum
38 senenin "en" güzel hayalini kurdum
38 senede hiç tükürdüğümü yalamamıştım, yaladım yuttum bir güzel, "en" dönek oldum

bütün "en"leri bile bile bir daha baştan yaşarmıydın derseniz, tereddütsüz yaşardım, ikinci aydan beri aşağı inen grafiği bile bile yaşardım. tüm cesaretimi toplayıp, belki ilk defa kurabildiğim hayallerin yerle bir olacağını bile bile yine de baştan yaşardım.

Sadece dalından kopan bir çiçeği tekrar elime alabilmek için, sadece bir kez kapıdan öperek göndermek için, sadece bir kez heyecanla bekleyip hoşgeldin diyebilmek için tekrar yaşardım tüm seneyi...

Hayat devam edecek tabii. Bir gün heyecanlanacağım başka şeyler olacak, güleceğim, üzüleceğim, bağıracağım, sevineceğim, ağlayacağım... yaşayacağım...
Herkes gibi...

Se continui così... se mi guardi così eğer böyle devam edersen... eğer bana böyle bakarsan
prima o poi parte un bacio lo sai eninde sonunda bir öpücük gelecek biliyorsun....
e se poi non ci stai, e se poi te ne vai ve eğer sonra kalmazsan ve çekip gidersen
va a finire...che esco di testa bitecek...kafam almıyor
e io non ne ho nessuna voglia lo sai... ve bunu hiç istemediğimi biliyorsun

non parlarmi così, non toccarmi. così benle böyle konuşma, bana böyle dokunma
la tua sana vergogna dov'è? sağduyun nerede?
non ti ho cercata ti ho incontrata, lo sai seni aramadım, sana rastladım biliyorsun
non ti ho chiamata mi hai risposto, lo sai seni çağırmadım, bana cevap verdin biliyorsun

NON TENTARMI DAI HADİ BENİ BAŞTAN ÇIKARMA
MI CONOSCI ORAMAI TANIYORSUN BENİ ZATEN
E SAI ANCHE CHE POI... VE ZATEN BİLİYORSUN...
NON TENTARMI DAI HADİ BAŞTAN ÇIKARMA BENİ
"che mi sanguina il cuore" "kalbim kanıyor"
e ti giuro "fa male" ve inan bana çok acıtıyor

Se mi baci così.... se mi dici così eğer beni böyle öpeRsen... eğer benimle böyle konuşursan
come al solito diventa magico ancora doğal olarak her şey daha büyülü bir hal alıyor
io distante…..e mai altrove ben uzaktayım... hiç bir yerdeyim...
tu chissà….. chissà dove?!.... sen kimbilir... kimbilir neredesin
è per questo... che mi chiedo perche' işte böyle... kendime neden diye soruyorum
per stare bene solo un'ora con te seninle 1 saat iyi olabilmek için
dovrei star male tutto il resto neden tüm kalan saatler kötü olmalı
del tempo che mi resta senza di te sensiz kaldığım saatler
NON TENTARMI DAI HADİ BENİ BAŞTAN ÇIKARMA
MI CONOSCI ORAMAI TANIYORSUN BENİ ZATEN
E SAI ANCHE CHE POI... VE ZATEN BİLİYORSUN...
NON TENTARMI DAI HADİ BAŞTAN ÇIKARMA BENİ
"che mi sanguina il cuore" "kalbim kanıyor"
"più ci entri e fai male" "kalbime girdikçe daha çok acıtıyorsun"
IO CHE ADESSO RIVIVO E DESCRIVO IL PASSATO BEN ŞİMDİ GEÇMİŞİ TEKRAR YAŞIYORUM VE TANIMLIYORUM
DICENDO E' FINITA DA UN PO' BİTİŞİNİN ÜZERİNDEN BİRAZ ZAMAN GEÇTİ
IO CHE scrivo SUI MURI DEL tempo ALTRI NOMI ZAMANIN DUVARLARI ÜZERİNE BAŞKA İSİMLER YAZIYORUM
CHE FANNO GIA' PARTE DI ME Kİ BUNLAR ZATEN BENİM BİR PARÇAM OLMUŞLARDI

NON TENTARMI...dai.. HADİİİİ.... BAŞTAN ÇIKARMA BENİ




Thursday, December 23, 2010

Vay be...

vay be arkadaşlar...

kaç sene olmuş?
tam 18

18 sene sonra,buluş... hiç bir şey değişmesin
kaldığın yerden devam et konuşmaya
14-18 şubat'ta seni görebilmek için işini gücünü ayarlayıp o da milano'ya gelsin padova'dan kalkıp

öyle çok sarılma, öpüşme insanı değilimdir ama kokusunu çeke çeke içime öpeceğim
Hande-Banu-Ben-Şebnem...
4lü gruptuk
onlar 3ü yakın otururdu, ben ancak haftasonu katılırdım gezmelere küçükken
Hande'yi göreceğim yeniden
16lı yaşlarda kız çocuğu sahibi Hande'yi göreceğim...
Vay be... kıpır kıpır içim...

biz orta 1 de iken, lise sonda gino diye bir cocuk vardı.
o sıralarda da cino diye birgofret çıkmıştı
nefret ederdim o gofretten, ama alırdım
onlar yerdi, ben kitap kabı yapardım ambalajlarından :)

nişantaşı kızı idik biz o yıllar...
vay be... ne çok zaman geçmiş
nerede ise senelerdir doğru dürüst nişantaşına bile gitmedim ben
yokluktan değil tabii, acındırmış gibi olmayayım :)
Onlarsız keyif alamayaşımdan belki
Belki de son büründüğü hali sevemeyeşimden

Amannnnnnnnn
Arkadaşımı göreceğim ben beeeeeeeeeeeeee


Wednesday, December 22, 2010

aklımda sofralar var...

aklımda sofralar var, kalabalık ama kuru değil o kalabalık
yenecek, içilecek, gülünecek
hatta bir de sevgili olacak yanında
arada kafanı yaslayacaksın
arada bacağını okşayacaksın usulca
dostun arada gelip sarılacak
sofrada çok şey olmasın
mutlaka bir roka salatası, sert yağlı beyaz peynir, mutlaka taze fasulye, biraz kalamar ızgara, biraz tereyağ, kızarmış ekmekler, mısır ekmeği de olsun hatta, köz patlıcan sarımsağı yoğurdu bol, bir de börülce
hiç azalmasın ama bunlar
sonra ızgara balıklar gelsin, yanına mutlaka spumante eşlik etsin ki bizler çakır keyif olalım, pek tatlı olalım
hiç derdimiz olmasın o gün
deniz kıyısında dışarıda olalım
güneş tatlı vursun
hani yazın saat 5,5-6 gibi bir tatlı hal olur ya
o hali istiyorum
arada eğilip sevgilinin kulağına usulca, eve gidince yapmak istediğini fısıldayıp çapkınca bakacaksın
lafta kalmayacak ama söylenenler, eve gidince gerçekten yapacaksın
hatta arada tuvalete kaçıp, bir ağaç arkasında öpüşeceksin sevgilinle
yerinize döndüğünüzde, yanakların kızarmış, saçın hafif dağılmış olacak
sarhoşluk arttıkça, adamının gözünde kaybolacaksın, dalıp gideceksin gözlerine
sufleler yenip kahveler içilirken kalbin gencecik bir kızmışsın gibi atacak
eve gitmeyi özlemiş olacaksın
sarılıp öpeceksin arkadaşlarını teker teker
arabayı çalıştırmadan bir kez daha öpeceksin sevdiğin adamı, sanki kaçamakmış gibi, sanki bir daha öpemeyecekmişsin gibi
yolda konuşmayacaksın
fonda vasco mu çalar, gençliğinizde bir şeyler mi, suyun öteki yakasından stavros mu bilemem
ah bu çalacak işte... bu sefer buldum http://fizy.com/#s/1go8qx
döne döne çalsın hatta

asansörde başlayacaksın öpüşmeye, ama şehvetle değil... dokunmaya kıyamazcasına
midemde kelebekler uçuşuyor klişesini doyasıya yaşayacaksın
asansör çoktan sizin kata gelmiş, ışığı sönmüş olacak ama sen oradan kıpırdayamayacaksın
başka sevişeceksiniz o akşam
biagio'nun dediği gibi "Voglio fare con te l'amore vero quello che non abbiamo fatto mai, quello dove alla fine si piange si leccano le lacrime " mutluluktan ağlayıp birbirinizin gözyaşını kurttuğunuz sevişme...

Hayal işte...
Tüm hak etmezliğime, tüm olanaksızlıklara, tüm gerçek dışılığa ve hatta tüm hayvani karakterime rağmen istiyorum bende be yahu...
Batıl olayım azıcık bu sefer...
Her dileğin bir kabul anı olurmuş, belki bu sefer benim saatim gelmiştir



Bereketli olsun

Kendi aldığım ilk siparişi yükledim bugün...
el salladım arkalarından
notu olsun buralarda...
bir gün ne zamandı diye takılırsa aklıma...

Tuesday, December 21, 2010

Hay a.k. denen anlar-1

Adice bir yerden şarkı duyulunca....

Gün ağarınca
Boynum bükülür
Dalarım uzaklara
Gönlüm sıkılır

Sorma ne haldeyim
Sorma kederdeyim
Sorma yangınlardayım
Zaman zaman

Sorma utanırım
Sorma söyleyemem
Sorma nöbetlerdeyim
Başım duman

Ah bu yangın beni öldürüyor
Yavaş yavaş
Kor kor ateşler yanıyor içimde
Aşkı beni kül ediyor…

Yeni adetler...

Yeni yeni adetler çıkarıyorum
11.30 gibi yatağa girip, 2 de uyanmak, 3e kadar uyuyamamak ve sonra zor kalkmak gibi...
Sabahları zorla da olsa bir sandviç yemek gibi
Kahvemi içerken hiç bir şey yapmamak, hatta sigara bile içmemek gibi
Sessizliği bozmak için kendimi zorlamak gibi
Akşam korka korka da olsa bir adım attım mesela
Darısı yeni adımların başına


Monday, December 20, 2010

ikili delillik

Vay be ..budur..bu değildir...budur..bu değildir hahaha şahane...

Sunday, December 19, 2010

İnsan yaşadıkça öğreniyor

İnsan yaşadıkça öğreniyor, yaşadıkça şaşırıyor.
Kolay kolay bir şeylere şaşırmayacağınızı düşündüğünüz anda öyle şeyler geliyor ki önünüze, bir müddet geçmiş bilgiler inanmanızı zorlasa da, bir bakıyorsunuz hayat gerçekten sürprizlerle dolu.

Kendimi yorma çabalarım o kadar iyi sonuç vermiş ki bugün yerimden milim kıpırdayacak halim yok. bu kadar işin arasında bir de taşınıyoruz. Aslında tam taşınma da değil, iş yerimde 2 katta ofisimiz var. Benim bulunduğum 4. kat ve sekizinci kat. binamızın asansörünün sık sık bozulması sonucu taşınmaya karar vermiştik. Lakin 20 senedir aynı binada çalışan patronum için kolay bir değişiklik değildi bu karar. Tesadüf sonucu binanın ilk katında bir daire boşalınca, hadi dedik orayı tutalım, orası showroom ve patronun odası olsun, 4. katta biz çalışanlar olalım, birimler birleşsin.
altı üstü azıcık değişiklik ama, yer yerinden oynuyor. Yeni yerleşme düzeni için her şey yer değiştiriyor. dün yaptığım açtığım taşıdığım koli sayısını unutmuşken, arada bir de bu hafta çıkacak koleksiyon sevkıyatlarını eklerseniz yer gök paket, yer gök atılacaklar verilecekler... Karmaşa hakim, bir de çalışan ustaları düşünün, eh şu da olsun bu da olsun derken eklenen boyacılar, pimapenciler...
Arada annemin netbook istemesi, kullanımını öğretmenin bana düşmesi, evdeki adamın yılbaşı stresi, kardeşin dertleri derken pil bitmiş.
Aynı kardeşin cuma akşamı 11e çeyrek kala hiç bir yere gitmiyorsun, delireceksin yine diyerek zorla kolumdan tutup sinemaya sürüklemesi ise tek eğlenceli aktivite olarak tarihte yerini aldı.

Neden şaşırdığımı anlatacakken amma da uzattım lafı...
Hani o 2000 li kmlerden beni güldüren, gönlümü alan arkadaşım var ya... İş için skype üzerinden tüm gün bir şekilde iletişim halindeyiz, iş miş derken arada laflıyoruz da. İş için gidip gelen paketlerin arasına ben ona pek sevdiği lokumlardan gönderiyorum, o bana bresaolalar gönderiyor, iki ülke arası yiyecek trafiğimiz had safhada :) 2 tane çocuğu var, biri 18 aylık fıstık gibi bir kız, diğeri 5 yaşında fırlamanın allahı bir oğlan. Ben onlara yeni yaptırdığımız çocuk eşyalarından gönderiyorum, o bana dünya güzeli polarlar. birbirimize rüşvet vere vere ülkeler arası ticareti arttırdık :) İtalya'da Verona'nın küçük bir kasabasında yaşıyor. Hani meşhur romeo ve juliet'in veronası. topraklara sinmiş o aşk hali hala etkili, bir şekilde işlemiş kanlarına. Karısı ile ortaokulda tanışmış, ilk sevgilisi. İlk ve son aşkı... Evlenmişler, dediğim gibi 2 de çocukları var. görüp görülebilecek en tipik italyan ailelerden biri. Kardeşler, arkadaşlar derken hep büyük bir aile gibi yaşıyorlar. filmlerdeki o büyük sofralar, bıcır bıcır konuşmalar günlük hayatları. Ve bu 2 insan birbirilerinden başka kimseyi öpmemiş, kimseyi arzulamamış, her şeyi birbirleri için yapmışlar. Bu hafta karısını da kattık sohbetlerimize.
İçimi ne kadar ısıttıklarını, bana ne kadar ümit verdiklerini anlatmam mümkün değil. bir yerlerde iyi ve temiz bir şeylerin hala olduğunu, gerçekten olduğunu bilmek yaşadığımız koşulların çirkinliğini yüzüme vursa da, mümkün diyebilmek çok huzur verici. Belki benim hayatımda olmayacak bu güzel şeyler, ama dünya komple kötü değil, dünyada her şey çirkin değil.
eğer bir aksilik olmaz ise Mart 2011'de evlerinde konuk olacağım. Karısından söz aldım, bana geleneksel hali ile polenta yapmayı öğretecek.
Çalışmak her zaman kurtarmıştır beni, yine kurtarıyor. Önce düşünmemi engelledi, acı ile baş etmemi sağladı. Şimdi dünyanın kötü olmadığına ikna etti, sonrası sürpriz.

sizlerden birinin hayatın güzelliğini anlatması bir kulağımdan girip diğerinden çıkardı muhtemelen, ikna çabası diyebilirdim. ama onlar hiç bir şey bilmeden sadece varlıkları ile ikna ettiler beni. Keşke noel için davetlerine icabet edebilse idim, 5 arkadaş 2 aydır provalar yapıyorlar, bir barda konser verecekler :) Grubun adı da JINGLE BOYS :) Artık çekilecek videolarla idare edeceğim...