Friday, November 25, 2011

Konulardan bağımsız..Somewhere over the rainbow

Untitled..

Resmi geçit

ben demiştim sana elixir efendi oralarda dolanmayalım kasılıyorum diye
aha da aradı işte bugun
hep senin yüzünden :P

nasıl yani?

cumhuriyet başsavcılığı?
şüpheli olarak ifade?

yo yo yo dostum, çok fazla bu...

Thursday, November 24, 2011

what a relief

tek çocuklar temelde tek başlarına yaşamayı bildiklerinden, topluluklara pek uyamazlar.
bir kısmımız açlıkları bastırmak için aşırı sosyal iken, diğerlerimiz hiç kimse olmasa dahi hayatta kalacak şekilde yaşarlar. eğilip bükülmeyi, gereksiz fedakarlıkları, göz yummaları bilmeyiz.
bunları bilmeyen taraftayım, sevdiğim çok insan varken bile hepsini hayatıma limitli sokabilirim alışmamak için; hayatta kalma becerilerimi kaybetmemek için.
Bu yüzden herkes gidebilir, herkesle iletişim kopabilir...

ama senle kopmasın; sen kal
hayat uzun, sen hata yaparsın, ben yaparım, beraber yaparız... ama sen kal
sen kaybetmekten korktuğum olarak kal
sen özendiğim olarak kal
sen kaybetmeyeceğim olarak kal
sen yaptığımız her şeye beraber gülebileceğim olarak kal
hazır biri ile her şeyi konuşmayı öğrenmişken, konuşabildiğim olarak kal
kaçmayacağım olarak kal
ne bok yersem yiyeyim kaçmayacağım olarak kal
rahat paylaştığım olarak kal
güvendiğim olarak kal
kal sen
gitmeyen ol
yol bizim için bile hala çok uzun
pek fazla macera var önde
nerelerden geçsek yer yön bilelim
emin olduğum olarak kal...
canım acıdı diyebildiğim olarak kal

korkmuştum, ama geçti... ama yine de kal
dostluğunu hiç bir şeye değişmeyeceğim olarak kal

çalışınca

uzun ara sonrası sıkı çalışınca aklıma cin cin fikirler geldi
mesela şöle limon kabuğu rendelesek, sonra az sarımsak dövsek, az taze kekik
tereyağ ile karıştırsak, dondursak rulo halinde
sonra kesip sıcak ekmekle altlık yapsak

ya da güsel bir t-bone üzerine salsak kendisini

huzurlu uyku

huzurlu uyudum ben dün akşam
içkisiz
gülümseyerek
sıcak

ve sabah 8,20de uyandım
dinlenmiş kalktım
arı gibi çalışkan gün
kendim geri döndü galiba :)

Bazı

Bazı geceler insan mutlu uyur
tüm sevimsizliklere karşı güzel şeyler olmuştur
sıcaktır...
güzeldir...
bu gece öyle bir gece

Wednesday, November 23, 2011

one day

dün akşamın filmi idi one day
ailemizin oyuncusu Anne Hathaway

açılış: üniversiteden mezun olan 4 genç
filmin kahramanı olacak kızımız (Anne H.) idealist, işçi sınıfı bir aileden, kendine pek güveni olmayan, temiz aile çocuğu
diğer kahramanımız Dexter, bi nevi piç, orta üzeri bir ailenin veledi.
iki zıt karakter, mezuniyet gecelerinde one night stand tadındadırlar, bir şeklide olaylar gelişir ve sadece beraber uyurlar.
günlerden 15 july...
filmde hayatlarındaki çeşitli 15 of julylar gösterilir, beraber geçirdikleri, ayrı geçirdikleri, kavgalı oldukları vs vs
bir yandan derin bir dostluk, bir yandan platonik aşk
oğlan pek uçarı, uçan kaçan ne varsa af etmiyor
birinin kariyeri yükselirken, diğeri dipte kalıyor
sonra gün oluyor devran dönüyor
biri başarılı bir yazar, diğeri hiçe yakın
her şey değişiyor ama tutkular sabit
en sonunda mutlu son geliyor, evleniyorlar, çocuk sahibi olmaya çalışıyorlar, 1 sene geçmesine rağmen tık yok
kızımız son regl olduğu sabah asabiyet içinde, hafiften arıza da yapıyor
günün sonuna doğru akşam buluşmak üzere sözleşiyorlar
ama bummmm hikaye mutlu son ile bitmeyecek
kızımız bisikleti ile ilerlerken bir kamyon altında can veriyor
sonra diğeri hayata devam ediyor

filmin sonunda Dexter'ın nasıl devam ettiğini tam olarak göremiyoruz
ama bu dostluğun/arkadaşlığın/aşkın neden filizlendiğini öğreniyoruz
az biraz belki gözümüzde yaşarıyor

seyretmek şart mı? yooo, hiç değil
ama seyretsek iyi olur mu? evet olur, tatlı işlenmiş bir hikaye, arada hoş dialoglar var
bane ne kattı? biraz daha korku... çok istediğine kavuşursan, murphye tabi isen, muhtemelen biriniz ölürsünüz :)

hani...

hani bazen koca kadın bazen ahmak kız çocuğu oluyorum ya
kız çocukluktan istifa etsem ve sadece koca kadın olsam nasıl olur?

yessssssssssssssssssss

yesssssssssssss
sinirli sabahların arkasından güzel haber gelirmiş...
insan sevinçten ağlarmış

bir sonraki ağlamam, akif'in yırtılışından sonra...
o gün filmi koparacağım işte
kendimi bırakıp sarhoş olacağım gün o gün olacak...

yessssssssssssssssssss

yesssssssssssss
sinirli sabahların arkasından güzel haber gelirmiş...
insan sevinçten ağlarmış

sabahlar sinirlenmek için değildir

bir kaç gündür üzerime kalana sabi hal çerçevesinde, sabahları sadece gülümsemem gerekiyor; ya da insanlarla iletişimi sıfırlamam.
zira nasıl parlayacağım tahmin edilemiyor, başkalarını geçtim ben tahmin edemiyorum.

Sabah kalktım, yıkandım, günlerin aksine gömlek-hırka-makyaj şirin çocuk oldum.
kahvemi koydum, taze simitimi yedim, göreceli olarak mutlu sayılacak yerdeyim.
Öğlen işten çıkıp, teee akşama kadar gelmeyeceğim, dışarıda farklı bir şeyler yapacağım. Hatta arkadaşım saç düzleştirici getirdi, saçlarımla bile oynadım.
O denli kastım bu sabah iyi geçsin diye.

Amaaaaaaa....
ama işte...

aaa Akif'in işinin yanında siz nesiniz ki deyince şafak attı; kendimden geçmişim.
yeni ayılıyorum
beğenmeyene kapı işte orada...
hiç kasmayalım...

Tuesday, November 22, 2011

sen...

- akşam gelsene
- olmaz tüm gün üreticiler vardı, çok yoruldum, maillerime bile bakamadım, onları yapmam lazım
- tamam... yarın yaparız o zaman bir şeyler?
- konuşuruz
- peki... sesin soğuk?
- aklım yapacaklarımda, bitireyim alo derim, olur mu?
- tamam...

ama yawwww

kim ne derse desin en güzel How I Met Your Mother season...
geçen hafta barney bitirdi beni
bu hafta robin damgayı vurdu
ve puştlar her bölümü lannnnn diyeceğim şekilde kesiyorlar
till next tuesday...
geç zaman geççççç

Güneşli Salı

Güneşli ya bu sabah
Neşeli olmak lazım
Gülmek lazım
enerjiyi yüksek tutmak lazım
düşmemek lazım

Geçen bir kaç günün aksine, moralleri yüksek tutmak lazım
nefes almak değil, yaşamak lazım
sıkılmamak lazım

derin nefes...
ve çalışmaya başlama, sonrası gelecek kendiliğinden

Monday, November 21, 2011

bak sen...

- hafta içi bi tek salı olmuyo

- e napalım?

- sen gel suadiyeye

2 lob 1 beyin?

2 lob bir beye ait olabilir
ama o 2 lob benim kafatasımda bir beyin etmiyor
sonra lobdan lobstera atlıyorum ki kendimi maine'de zannetmem an meselesi
ama dağ taş efes olunca bunun da imkansızlığı basıyor üstüme
bir yerlerden bir prosecco gözükür mü acep?
tam şu saatte güneş batıyormuş gibi yaparken, camdan hoş bir kızıllık süzülürken mesela.

ya da öyle olsa ki ben bir spa'ya ışınlansam, elimdeki yasemin-yeşil çay karışımı yaratmış olabilir bu hissi, ama hiç fena fikir değil.
sıcak su, sıcak taşlar, 4 free hand bile olabilir, hatta bile değil, please olsun
üstüne uyku şöyle en bebeksi.

kalkınca gazete okumamalı ama, mesela dersim-sabiha gökçenler, time kapakları, garip gülşen suratları
börghhhhhh