Thursday, April 26, 2012

karadeniz kıyısı

pazar günü sabahtan pek komik başladı, bir anda uyanıp yaban ördeği görmek şehir hayatının normalinde kalmıyor tabii.  güle güle karın ağrıtan hayvanın, yakalanıp gönderilişi başlı başına bir macera ama yazı konusu değil.

Sabahtan sanki bulut yapacakmış gibi gözüken hava, zaman içinde yerini feci bir sıcağa bırakırken, hadi dedik yakışır şimdi uzunya'da bir balık.
Nerededir Uzunya? Sarıyer'den Demirciköy istikametine devam edip, alarko evlerini de geçtiniz mi hopp çıkıverir karşınıza.  Bir yanda karavanlar, bir yanda plaj ve restaurant.  En ucuz en iyi balık en iyi meze filan değil, ama huzurludur, hay allah keşke gelmese idik dedirtmez adama.
Netekim birazdan sayacağım yemekleri, ayvalıktan sonra lafı bile edilmez ama, güneş, tahta iskele, kum, deniz derken saatleri yer bir güzel. Mayıştırır, az buçuk dertlerden arındırır.
gitmekte biraz acele edip 12 gibi oralarda olunca, kahvaltı takımı henüz kalmamıştı masalardan.  gözümüze bir masa kesip, rezervasyonu yaptırıp 1,5-2 gibi dönmek üzere ayrıldık mekandan.

Çevre yollardan etrafı dolaşalıp dedik, kilyos'un içine gir çık, orası burası derken Kısırkaya plajına geldik, gayet temiz deniz, pis çevre... bomboş, bizim gibi yürüyen bir iki kişi daha, o kadar.  kumlara oturup hafiften güneşin tadını çıkarmak.  plajdaki tekerlek izleri, ampuller yandırdığında başa gelecekleri bildiğim halde ses etmedim. git, al, gel dememle, arabaya koşma bir anda.  Tabii kısa sürede kriz.  araba kuma saplanır.  Neyse, çabucak yanımızda biten gençler, zincir, tekerlekler gömülmüş, öyle böyle derken kurtarıldı araba.  Her yer kum, ayakkabılar kum, gözler ve dahi kulaklar kum.  ama manzara güzel...

saati 2 edip vardık tekrar uzunya'ya.
önce kara efe teşrif etti
ardından çoban salata
ahtapot salata, uskumru, levrek marine, lakerda, peynirim, ızgara kalamar, midye salatası, patlıcan olmazsa olmaz, midye dolma. Arkasına da kalkan tava...



Etraf çocuk dolu, ama hepsi yanda oyunda, uzaktan kumandalı arabalar, kovalar kürekler, kayalıklara tırmanmalar ve dahi uçurtmalar.
Bebekler bile sakince, ağlama sesi yok
Dadılar eli yüzü düzgün, nerede ise sevgi dolu
Arkadaki toramanın yemek yiyişi ile epey bir eğlenme
Gözünün rakıda kalışı, ver ver diye elleri ile tepinmesi gülümsetti
Galiba birazda içimizi cız ettirdi
Laf lafı açtıkça, olsaydı ne olurdu, neyi yapardık neyi yapmazdık, hala şans olur mu acep, kime benzerdi, kimden ne alsın derken tüketildi kara efe.  güneş ile bir arada saçma sapan konuşmaları yaptık, güldük biraz halimize, etrafımzıdaki yaş kemale ermiş ve geçmiş çiftleri seyrettik biraz, kahvaltıdan rakı sofrasına geçişleri ile ekabirliklerini çekiştirdik.  O yaşlarda ne olacağımızı konuştuk uzun uzun.  Arkasında günün mevcut dertleri, hadi dert etme, bak gör bir şey olmaz kiler, olur öyle şeylerler... Avutmalar bildiğiniz.

Dönüş yolu nispeten sessiz geçti konuşulanların ağırlığı ve rakı, üzerine yanakları kıpkırmızı eden güneşin etkisi ile.  Arkasından havuz, patlamış mısır ve bira... bir gün öncenin kokteyl bolluğuna nispet daha bir genç olma hali.  Bir cheesecake'e bildiğiniz çatallarla dalıp film seyretme ve koltukta uyuya kalma. Karmakarışık rüyalar.  huzursuz bir uyku günün aslında tüm güzelliğine rağmen.

Neticesi Uzunya huzuru ile normalde konuşulmayacakları konuşturuyor insana, kafasında soru işaretleri bıraktırıyor, midesini dolduruyor, güneş varsa yakıyor, hafifçe çakırkeyif ediyor, yoruyor, sorduruyor, dedikodu yaptırıyor, çevreyi fark ettiriyor.  gitmek gerekir.

Maddiyata dökersek, yukarıdaki gibi bir yemek içmek yaklaşık 250 lira civarı. Değer mi? yoklukta gideri var, aynı parayı adam başı vererek haftasonunu ayvalık'ta da geçirirsiniz araba ile gidip. Hepsinin yeri ayrı.


No comments:

Post a Comment