Friday, August 19, 2011

sevmiyorum arkadaş...

Ben de küçükken annemle işe gittim
bazen evde sıkılmayayım diye, bazen anneannemle kavga ettiğimden, bazen kapristen

içeri girer girmez ya annemin odasında kaldım, ya da boş bir yerde
kimseyi rahatsız etmemem için büyük bir dikkat ile
hadi diğer taraf açık ofis idi, mecburduk susmaya
ama arkadaş biz buraya herkesin kendi odası olsun diye geldik
ve hepimizin kendi odası var
şimdi ne diye ablası burada otursun diye bana kızını bırakırsın ki?

40 yaşına gelmiş, çocuksuz bir kadının muhtemelen yeni ergenden pek hoşlanmayacağını tahmin etmek için 140 IQya gerek yok ki...

Ayrıca "odan" var... Neden benim odama çocuk????

Ek:
1 saat yazıcı ile uğraştım
kafayı çıldıracağım, acil evrak bastırıp çıkmam gerekiyor
en sonunda yapılan keşif: arkadaş ağ kablosunu kendi bilgisayarına takmış... ne gerek var sormaya
arkadaş boş oda var, boş masa var, neden benim odam?
manyak mısınız?

Thursday, August 18, 2011

yetersiz

insan kendi yaptıkları ve bildikleri ile yargılar

aldattıysan, aldatma ile suçlarsın

Fırsatım var mı idi? çok vardı
aldatmak hakkım mı idi? evet, sonuna kadar hakkımdı
aldatmak artık bedensel ihtiyaç mı idi? evet ihtiyaçtı
konuşmak ihtiyaç mı idi? evet ihtiyaçtı
bu kadar sevgisizlik ve aşağılamaya benim kadar susacak başka biri var mıydı? hayır yoktu

eylül'den ağustos'a 11 ay...
cehennem azabı yaşatılan 11 ay...
hak etmediğim her şeyi gördüğüm 11 ay...
kadehlerin ortada bırakıldığı, sigara izmaritlerinin lütfen çöpe atıldığı 11 ay
nasılsın denmeyen 11 ay
sürekli uğursuzsun denilen 11 ay
adsl problemi olsu, sen uğursuzsun
içki yasağı geldi, sen uğursuzsun
yanlış yatırım yaptım, sen uğursuzsun
yanlış adamı işe aldım, sen uğursuzsun

ve sabah ki soru... sen beni aptal mı sandın?
yok, hiç sanmadım
hatta çok zeki olduğunu düşünüyorum ısrarla

ama sen beni köle mi sandın?
sen beni ne kadar aptal sandın?
sen benim sabrımı ne sandın?
sen beni kim sandın?

düşerim ben, güçsüzleşirim, hata yaparım, ama ben ayakta kalırım, yine kalkarım, yine güçlenirim.
neden biliyor musun? çünkü her kusurumla sevenim var benim.
çünkü ben etrafımda azıcık insan tutuyorum, çünkü ben o azıcık insana elimde avucumda ne varsa verebileceğimi biliyorlar. Seviyorum diyorsam, sahiden sevdiğimi biliyorlar.

İnanmaz mısın?
Peki...
Sen bilirsin.

Kullandığın kadar kullanıldığını sanırsın.

Öğrenmemek bunca senedir ısrar ettiğin sevgi var ya, işte dönem dönem bir birine el vermeyi gerektirir. Bazen susup beklemeyi gerektirir. Bazen kendine aldığından fazlasını vermeyi gerektirir. Hayatı paylaşmak zor, bazen benim şu an yaptığım gibi yeter artık, şimdi benim sıram diyebilmektir.
Hastaysan gözüme gözükme demek değildir hayatı paylaşmak.
İnsanlar en zor şartlarda bile gülebilirler.
Herkesin başını dayayacağı bir omuza ihtiyacı vardır.
Herkesin dürüstlüğe ihtiyacı vardır.

Bütün gün bıyık yolmak yerine, 5 dakika ulan bu kız yeni ofise taşındı, pek mutlu, 2 dakika yanına gideyim diye akıl etmeyen ben değilim.
Sana para getiren sevgilinin kulağına gitmesin diye, açılışına bile gelmemi istemeyen ben değilim.

seni aptal mı sandım? yok bilakis, çok akıllı buluyorum.
Ama bu kadar akıl adama dost barındırtmaz bunu da biliyorum.

Sabrımın sonu evet artık, iki dost beni az bir şey şımarttı diye aldatmış mı oldum? Elime sağlık...
Çok iyi etmişim, en temel haklardan mahrum yaşamda mola vermekle pek iyi etmişim.
Aferin bana
Vay be, ne çakalmışım ben
iyi oldu öğrendiğim...

Monday, August 15, 2011

pazartesi

iyi geçen haftasonu, pazartesiyi çekilir kılarmış

benim de mutlu olma ihtimalim varmış

12 modelin 7sini çakmışım üreticide, ne gam...

yarın nihai taşınma varmış, amannnnn boşver

relax

yüzümde hala aptal sırıtış

biliyorum, temelli değil

olsun be, hala iyiyim ben, gittiği kadar

Sunday, August 14, 2011

hak

cuma günü kusma, ve mideden gelen ilk kan
nihayet midemi kanatacak yere gelmişim
şaşırmıyorum

cumartesi, yeni ofisin ilk yerleşimleri
mutluluk

akşam, sanki hediye
huzur
film
müzik
okşanan baş
serinlik
peynirli dürüm
kıkırdaşma
koşulsuz sevildiğini bilebilmek
hep özlendiğini bilmek,kimsenin yerini alamaması
bir avuç hayal
büyük huzur
takip etmenin doğallığı
koltukta uyuyakalmak
sabah battaniyeye sarılıp, yatağa girip, ısınmak
sonra söz vermek bir anneye, ne olursa olsun gözüm üzerinde olacak, ne olursa olsun elim üzerinde olacak
değil 7, 77 kez olsa, göğe varan duvarlarım olsa, ayakta duracak gücüm olmasa, yine de elim olacak orada
ne kadar gştsem bırakılmadım
ne kadar gitse, uzaklaşmadı

Fly me to the moon
And let me play among the stars
Let me see what spring is like
On Jupiter and Mars
In other words hold my hand
In other words darling kiss me
Fill my life with song
And let me sing forevermore
You are all I hope for
All I worship and adore
In other words please be true
In other words I love you

çok güzel bir havuz gördüm, içine girmek istedim
14 saatten fazla sigara içmedim, aklıma bile gelmedi
trafik ışıklarında müzik dinledim
ibre 140 ı gördü ne zaman sonra, ama hiç sarsılmadı araba

14 saatlik tatil
14 saatlik başka dünya
hayatın geçmesi gerektiği gibi geçen 14 saat
tüm seni seviyorum diyenlere hadi oradan diyorum

Bahar geldi geçti sen gelmez oldun
Taşlara mı döndü kalbin gelmedin
Aylar geldi geçti sen gelmez oldun

hiç kimse git buradan demedi dün
gitme dediler
burada kal dediler
ben eve döndüm
içimin çoğu orada, azı benimle, sevildiğimi bilerek, hafızam bir kaç güzellik daha katarak, üşüyen ayaklarımın ısıtıldığını bilerek, kimsenin yalan söylemediği yerden eve döndüm.

bir gün, bir vakit aynı rüyanın görüleceğini bilerek döndüm
kimsenin onları benim kadar sevemeyeceğini bilerek döndüm
doğrusunun ne olduğunu bilerek döndüm

hayalimde bir ev var
şehrin biraz dışında
yanı başında bir havuz
beyaz yerler
beyaz duvarlar
kuşlu perdeler
happily ever after yazan bir kapı
bahçede bir köpek
fazla eşya olmamalı
bir deri koltuk
bir müzik seti
bir tv
bir yatak
bir salıncak
misafirler için bir kaç yatak
salıncak
büyük minderler
kitaplar
filmler
yumuşak ışıklar
battaniyeler
hepsi bu...

14 saate bir iki saatte beynim ekledi işte
ama hayat kaldığı yerden devam ediyor





kulağımda son şarkının sözleri
yanmışsın....

Tuesday, August 9, 2011

öyle günler ki

iyi mi kötü mü karar veremiyorum.
her gün için ne iyi diyebiiyorm ne de kötü
bir dolu şey olup bitiyor
teraziye baktığımda dengeyi ya da sıfır noktasını görüyorum

koca bi sene gitti.
ne kazandık? ne kaybettik? değer miydi?

çok sevdiğim herkesi hep bir sebeple geride bırakmak zorunda kaldım ben.
9 yaşında ilk hissettiği kıpırtının sahibini toprağa veren birinin geleceği ne olurdu ki :)

pms hep bunlar...

Sunday, August 7, 2011

karma...

o karmadan bu karmaya...

yaz geldi ve kadınların topu sandalet giyiyo ya, her satılan sandaletin yanına bir ponza taşı ve krem hediye edilsin diyorum ve bu konuda ısrar ediyorum.

bu sıcakta taşınacak şirket ve 1 hafta klimasız geçecek, haftayı nasıl çıkaracağım muamma, tamsion bu sefer 20 sınırlarını zorlar sanırım.

sıcakta işim gücüm yokmuş gibi yemeklere sardım.

dün namuslu osso buco, bugün tiramisu, yine namusu ile tabii.
Tiramusu diye labneli muhallebi yapanlara selam ederim, tek eksiğim marsalam yoktu, amarettolu yaptım kahveyi. ve evet tiramisu da çiğ yumurta vardır, ve evet tirmisuda labne yoktur, pandispanya hiç olamaz.

güzel domates ve celery bulunca kenara domates sosu koymamak olmazdı.

geçen hafta da focaccia yaptım, makinesiz ilk ekmeğim.
Maya işini sevdim, devamı gelecek.

kafayı sıyırdım, kendimi 15 yaşında sanıyorum herhalde, koyu mavi, koyu yeşil ojeler sürdüm.

hawaian tropic yağlarda kesin boya var, başka türlü ten rengim açıklanamaz.

12 yaşında 50lik kadın yetiştiren annelerden nefret ettim. Çocukları ayrıca hırpalamak istedim.

Freşanın bir sodalı meyva suyu çıkmış, her yerde yok, her bulduğumda 12li depolar yapıyorum, votka ile süperler.

Yakın zamanda ofis adresini soranlara akmerkezin karşısında diyeceğim.

Günaydından aldığım köftelerle süper dürüm yapıldığını keşfettim.

Babamın elleri daha da tutuldu, acı içinde seyrediyorum.

Cuma günü yaptırdığım havlu koleksiyonu için 3 tebrik aldım, mutlu oldum.

bu hafta sonu hiç iş yapmadım, hatta çalıştığımı bile unutmaya çalıştım, zira sürmenaj sinyalleri verdim hafta içi.

Musevi patronla ofis mobilya alışverişinin zorluğunu test ettim, ama bitirdim. Kaldı koltuklar sadece.

Kendime ait bir odaya sadece ve sadece 1 hafta kaldı, üstelik herkesin kapısını kapalı tutması mecburi, sevinçten ölebilirim.

Benim karmam bu kadar.

Wednesday, August 3, 2011

Karma is a bitch baby...

Ne demişler "Karma Orospudur" çünkü dönüp dolaşır seni vurur.
Bu yüzden tarihe not düşelim kıs kıs gülüşlerim eşliğinde..hastasıyım Karma'nın...

Tuesday, July 26, 2011

QueTal Tapas Cafe - Tünel -Istanbul

İnsan içine çıkabildiğim bir haftasonu gecesi Que Tal'a gittim.Bu ikinci gidişim ilkine de Seden'le gittiydik :) Uruk seni de çağırdıydık da gelemediydin şimdi ben niye yoktum demeyesin! :)

Que Tal aslında çok ufak bir mekan, tavan yüksekliği de fazla olmadığı için biraz basık hissiyatı var.
Dışarda ise birkaç masası var, mutfak yemek masalarına çok yakın ama havalandırma iyi olduğu için pek hissedilmiyor.
Masalar kalabalık olduğundan ve gittiğimizde hiç rezervasyon da yaptırmadığımız için doğrudan bar'a oturduk.Barmen gayet kibardı. Artık mekanlarda kibarlık da yazılabilecek bir olgu haline geldi.(maalesef)

Menüler Sıcak ve Soğuk olarak ayrılıyor.Pek de bir numara yok aslında, sıradan ama mekan sevimli.
En azından salata,makarna,pizza gibi artık her mekandaki fix menüler yok.

1 sıcak Nachos, 1 karışık soğuk Tapas ve 1 de Mercimek aldık (foto'da görünmüyor)
2 adet Sangria (kırmızı) 1 de büyük bira...toplam 49 TL hesap geldi.
Tapaslar 6-15 lira arasında değişiyor.

Artılar: Ortam nezih, içkiler keyifli, Sangria'lar güzel..Abartmadığın sürece hesap da fazla olmuyor.

Eksiler: Mekan sahipleri çok suratsız, tek bir gülümseme yok, Alman ciddiyeti hatta Alman mürebbiyeler gibi.

Oysa işlettiğin mekanda herkese merhaba demen tekrar gelişlerine sebep olmaz mı..

PS: Que Tal kedisine dikkat edin, kediseven için süper, sevmeyen için işkence olabilir.

Monday, July 25, 2011

Nefes

Ben diyeyim 10 ..siz deyin 15 yıl..dile kolay ..Rahat nefes alamamak..nefes alamamak..nefes...
Doktorların çoğu aynı problemden bahsetti, Burnunda polip var, burnun çok kötü, konka deviasyonu vs.vs..
Oysa benim durum tamamen alerjikmiş..Bu kadar çekilen sıkıntının tedavisi ameliyatsız mümkünmüş..Şimdi on numara burnum açık, beynim fazla oksijen travması geçiriyor.

Nefes..nefes..nefes..derin bir nefes daha..
unuttuğum kadar derin nefes almaya devam..
yorgunluğa elveda..
Kendimi iyi hissettiğim için suçluluk duymamam gerektiği kadar derin nefes alacağım.

hem burada hem uzak

nerede olduğum konusunda hiç bir bilgi yok
burası neresi bilmiyorum
bildiğim alevler azaldı ya da derim kalınlaşıyor
geçen gün ilk defa mutlu hissettim, basit bir sözün, her gün hepinizin duyduğu günaydının güzelliğini hatırladım
hatırlamak ilk umut kırıntısını düşürdü içime

gözünde fersiz süren günler yine atlatılır belki
yine başlar belki bu ağız konuşmaya diyebildim
tipik: öldürmedi ise güçlenip çıkacaksın
ölmedim, umut var hala...

Sunday, July 17, 2011

Aynada değilsin artık, ey kadın!

Zaman vardır, başlangıç ile şimdi arasına çekmek istediğin her çizgi için, gidiş-geliş 6'şar şeritten dümdüz ve kilometrelerce otoban inşa eder 3 kişi arasına... Toplam 12 şeridin hangisinde ve ne yönde olduğuna bir türlü karar veremediğin, kimin önde ve kimin arkada olduğunu bilmediğin bir şekilde, ilerlersin. Önünde akan yol, göz hizandadır. Ardında kalan yol ise hepi topu 3 dikiz aynasında gizlidir. Birine baktığında kendini de görebilirsin ucundan köşesinden... Kalan iki tanesi seni göstermez. Çünkü aracının dışındadır. Dışında kalan aynada, kendini göremezsin.

Dışında kalan iki ayna, dışında kalanları görmen, izlemen ve gelişlerini anlaman içindir. Eğer aynanda belirirlerse ve öncesinde önünde kalan yolda görmediysen, sana yaklaşıyorlar demektir. İşte o an, hızı kesmek için iyi bir andır. Beklersin, gelirler ve "yolun kalanında birlikte sürelim mi?" derler... Gülümser ve gaza basarsın. Artık yanındadırlar.

Ya da onları gördüğün an, vitesi düşürüp devri yükselterek, motorun gücünü 5.000 devre zorlar, ardından bir üst vitese geçip gazı köklersin. yetişmesinler istersin. Gideceğin vardır ve yanında yörende başka sürücü istemezsin. Yol senindir. Sana aittir.

Eğer bunu yaparsan ve ardındakilerle arayı çok hızlı açtığını farkedersen; bilmelisindir ki ardından gelenler anlamıştır seni. gazı kesmişler, yavaşlamışlar ve gitmene izin vermişlerdir. "İlerde bir mola yerinde nasıl olsa görüşürüz" demişlerdir. Ancak asla "Lan yeter artık, siktir git nereye gideceksen. Bana mı düştü tasası?" dememişlerdir. Zira böyle diyecek olsalardı, o otobana hiç çıkmazlardı.

Ama eğer önlerindeki sonsuz sayıda mola yerlerinden birinde bile durup soluklanmazsan, beklemezsen ardındakileri ve bir yorgunluk çayını birlikte yudumlamazsan; o zaman ardından gelenler senin kaçışından başka bir anlam yükleyemez hale gelirler o yola... Bir süre sonra, uğradıkları bir mola yerinde konaklamaya, oraya yerleşmeye ve dönüşte uğrayacağını ummaya başlarlar. Ama akıllarından asla "son çıkıştan çıkıp, otobanı terketmek" geçmez yine de... Beklerler, dönüşünü!

Mola yerindeyim dost kadın... Benden bir ya da iki ilerde (ya da geride) yer alan mola yerinde de bir başka dost adam var. Açtık biralarımızı, güneşin doğuşunu izliyoruz; otomobillerimizin kaputlarının üzerine uzanmış, sırtımızı ön cama dayamış bir biçimde... Aynalara bakmıyoruz artık. Biliyoruz ki dost kadın, aynanın bakış açısında değil. Biliyoruz ki önümüzde bir yerde...

Gidişine izin verdik, belki döner diye!

Friday, June 17, 2011

Yazıyla yirmi.. (20) rakamla da...

Bu pazar babalar günü, benim de 1 ay sonra babamdan olalı 20 yılım olacak.Onsuz geçen 20 yıl..Özlemekten öte onla konuşamadığım, tavsiyesini alamadığım, ona kendini gururla hissettirecek, ona omuz yaslayıp da dert yanamadığım, onla kavga edemediğim 20 yıl.

Bu öyle yirmi yıl oldu ki her geçen yıl ona ihtiyacımın fazlalaştığını hissettiriyor, yokluğunun içten içe beni kavurduğu yirmi yıl.

Evlat olarak ona veremediklerim ve hissettiremediklerimle gitti babam..Biraz daha dayanıverseydi ne olurdu sanki. Uzun uzadıya yazasım olsa da kısa tutmam gerek yoksa her kelime beni daha da acıtacak...

20/20...

Thursday, June 9, 2011

yeter'e geliyorum az kaldı...

Bugün de bitti..yeter demek için az adımım kaldı..meğer amma dolmuşum..

Tuesday, June 7, 2011

CAN SIKINTISI

Can arasıra huzursuzlaşıyor, sıkıntı çıkartıyor.Gaz oluşturuyor.Bu dönemimde böyle...
Kurmayı arzu ettiğim cümleler tıkanıyor..kaçınıyorum..keyif sadece alkol içerisinde mevcut ne yazık ki.

Friday, May 27, 2011

YALNIZ BOMBA....

Ne ironi..evin dibinde patlayan bomba ve kimsenin telefon acmamasi..Anneme bakiyorum dakika basi telefon geliyor..kendime bakiyorum 1 kisi bile aramadı..yalnızlık bu sanırım..

Saturday, May 21, 2011

ya ilaçlar olmasaydı?

bugun bu kadar sakin olur muydum?
olmazdım

1 haftadır nerede ise 3 saatlik uykuyla yaşam sürüyor, işler bitmiyor, gelen giden bitmiyor, arada günü birlik uçağa atlayıp gidişlerim hariç bir de uzun kalışlar

dün pilim bitti
öğleni zor edip, müşterileri uçağa bindirdim
ofise uğradım, içimde bir sıkıntı var ama ilaç bastırıyor
yorgunluktan ellerim titredi, herkes git eve yat biraz dedi
gittim
baktım kapıda arabası
şaşırdım
çıktım yukarı
görünce şaşırdı, bir yanı eminim sevindi
sevişti
yattık uyuduk
15 dakika sürmüş uyanmam
gözümü açtığımda çarşafın rengi dikkatimi çekti
boşver dedim
salona geldim
bir şarap şişesi ve 2 kadeh
küllük boşaltılmış
sadece 2 izmarit
izmaritlerden biri dikkatimi çekti, tanıdık değil

sonra resim oturdu yerine

ilaçlar sağ olsun, hissetmiyorum
hatta bu sabah hala bu evde olmak zorunda olmam bile midemi bulandırmıyor
sabah 7de evde çalışmaya başladım
her şey normalmiş gibi
hiç sorun yokmuş gibi
bir sene önce hayallerde, temizlik isteklerinde olan ben değilmişim gibi

eylülde etrafında torunları ile bir yaşlı olamayacağım gerçeğini kabul etmiştim zaten, ama görünen o ki ben güzel anıları olan bir yaşlı da olamayacağım. bir kez daha çok şükür ilaçlara, bunları ağlamadan, sızlamadan, kahrolmadan kabulleniyorum.

aradığınız, sorduğunuz halde size geri dönmüyorum, bunları yüksek sesle tekrar edemem, veya yüzünüze bakamam. gücüm ancak bu kadarına...

Sunday, May 1, 2011

tıbba güvenmek lazım

daha fazla inat etmeden tıbbın ellerine bıraktım kendimi
ilaçlar bir kaç gündür etkisini gösteriyor
boğazıma kadar gelse de hıçkırıklar, beyin yanlış alarm deyip bastırıyor
uyuyabilmeye başladım
hala bölük pörçük, hala 3 saati geçmiyor, ama vucudum gevşedi biraz
kendime sürekli geçecek diyorum, başarabilirsin diyorum

Sunday, April 24, 2011

şşşşşş

gereken tek şey sessizlik

susuyorum zaten
mecbur kalmadıkça kelime çıkmıyor ağzımdan özel hayatta
gülmek? iş için zorunlu olmadıkça o ifade belirmiyor yüzümde
nedenleri konusunda konuşmakta istemiyorum
bir köşede unutulmuş hatırlanmayan şekilde kalmak istiyorum.
başka zamanlarda egomu şişerecek olaylarda keyif vermiyor
duydugum haklısınlar da.
haklı olmak kimseyi mutlu etmiyor, beni de
çok üşüdüğüm günler bu günler

ısınmak için tavaya terayağ koydum
sonra 3 yumurta
sonra ince kesilmiş taze kaşar
sonra karışık baharat
kapak kapadım
sarılar sulu, beyazlar tam pişmiş, kaşar erimiş
4 dilim ekmek

diziport fairly legal, 2. bölüm
steve'in marketi dağıttığı sahne
yapmak istediğimi yaptı, kırdı, döktü

yoruldum hırpalanmaktan
önce hırpalayıp sonra diz üstü çökenlerden
yoruldum hepsine hırslanmamak için kendi kendime verdiğim savaştan

sormayın işte bana
bırakın ben yara sarayım
ne konuşmanın faydası var bana, ne bir omuzun
yaraların kabuk bağlaması lazım, kurutmam lazım
cuma gecesi bardak kırıldı elimde yıkarken
derin kesti, eklem yerinde kesik, elimi kullanmasan bir iki gün daha çabuk geçecek
ama çalışmam lazım, sürekli harekette
yeniden, yeniden, yeniden kanıyor 2 gündür
içim gibi işte

Thursday, March 24, 2011

Sürpriz severim

Sürprizi severim, sürpriz yapmaya bayılırım netekim beceremediğim sürprizler de içimde patlar.
Bilmem anlatabildim mi :)

Tuesday, March 8, 2011

bahtsız bedeviyi bologna'da kutup ayısı sever

koca italyadaki tek sigara düşmanı oteli bulmuşum
kafa sıyırılmak üzere

dün sabah karşı 3te çıktım yola
henüz popom bir otel odası gördü
onda da sigara yasakmış
aha da otel bu: http://www.4vialemasini.it/
benim düştüğüm hataya düşmeyin sigara seviyorsanız

ben en iyisi acil zıbarayım, zira bu yola başladığımdan beri olanlar kitap olacak

ama 3 espresso içtim
bi ravioli yedim

bi de pms var, değmeyin keyfime
yarın tatlıları sömürmeyen seden'i modena'da kutup ayısı sevsin