Tuesday, July 20, 2010

Çocuk Hikayeleri

O kadar çok insanın ölümünü gördüm ki, öğrendim. Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye...Anlatılınca yalan gibi, hiç olmamış gibi gelen...

Çok mutlu bir çocukluk geçirdim ben, hep çok sevildim. Çok iyi arkadaşlarım oldu, hiç bir şeye özenmedim. Hiç bir şeyin eksikliğini çekmedim. Kimse canımı acıtmadı, kimse rencide etmedi, kimse kapanmaz yaralar açmadı. Öyle mutlu idim ki ergenlik bile delirtmedi beni, kişilik savaşları vermeme gerek kalmadı. Seçtiğim okullara girdim, okuyup çalışanlardan oldum. İhtiyaç için çalışmam gerekmedi hiç, başarılı ailenin başarılı çocuğuydum sadece, normaldi her şeyi erken başarmam. Yaşım beşti ilk okula başlarken, ana okulunu sevmedim, gitmedim. Bir sene kayıtsız okuttular beni, kimse inanmamış becereceğime. Oysa ilk ben söktüm okumayı sınıfta, hep güzel yazdım. Ellerim tam gelişmemişti daha, bazen ağlardım ödevleri yaparken acıdan, ama vazgeçmeyi hiç düşünmedim.

Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir. Kendini kaybettiğinde ve ego kuleni yıktığında, karşılığında sevilmişsin, sevilmemişsin ne fark eder?

Her şey o kadar temizdi ki etrafımda, kirin olduğunu duydum ama varlığına hiç inanmadım. Sene 91 idi ilk incindiğimde, belki başkası için bir bok değildi incindiğim şey, ama o kadar naifmişim ki... O kadar başka yerde yaşıyormuşum ki... Bugünün çok normal olan çizgisi, o gün öyle değildi. Neyse, o kadar kötü hissetmiştim ki kendimi "kötü kız" olduğuma kanaat getirdim :) İyi bir şey hak etmiyordum. Buldum sonra belamı gecikmeden, 5 yıllık bir evlilik. Anlatamam olan biteni, yeri değil. Burada yeri olan o evlilik kararımla ilgili babamın tam 5 sene benimle konuşmaması. O gün öğrendiğimi zannetttiğim şey hayatta asla karşılıksız sevgi olmadığı idi. Sana hayatta en tapan, senden başka gözü bir şey görmeyen adam da olsa, onaylamadığı bir şey yaparsan seni kesip atabilirdi sanki sen hiç yaşamamışsın gibi. Yapayalnız ayakta kalmayı, savaşmayı, çevreme kalın duvarlar örmeyi o zaman öğrendim ben. Daha o beş senenin başındayken en sevdiğim arkadaşım hamile kaldı. Nişanlısı askerdeydi, daha zamanı değildi çocuğun. Gittik beraber aldırdık, hiç sorun çıkmadı, hiç üzülmedi, nasıl olsa daha sonra yine yapabileceğim dedi. Sapasağlam kalktı masadan. Haklı idi, o günden 7-8 sene sonra oldu hakikaten dünya güzeli bir kızı. Çok iyi bir anne oldu, çok güzel bir çocuk yetiştiriyorlar, bugün 8 yaşında o kız.
Neyse, daha sonra ben hamile kaldım. İşimde yeni yükseliyordum, yanımdaki adama güvenmiyordum, olacak iş değildi. Ama bir tarafım hiç bırakmak istemiyordu o çocuğu. Diğer taraftan eşimin bir kızı vardı, onu yetiştiriyorduk. Zaten bir yavru vardı ortada, onu nasıl bırakırdım ki? Son dakikada aldırmaya karar verdim. İçim gayet rahat sanıyordum, oysa narkoz bile sakinleştirmemiş beni, çok zor bir kürtaj olmuş, deli gibi bağırıp direnmişim. Doktor dışarı çıkıp sormuş, zorla mı yaptırıyorsunuz diye. O da geçti, bitti.
O günden sonra başladı doğum kontrolü paranoyam, hem spiral taktırmıştım, hem hap alıyordum. ama buna rağmen yine hamile kaldım. Aldılar tabii mecburen, o kadar ilaç ile sağlıklı olma ihtimali yoktu. İz bırakmadı.

Boşandım, tekrar evlendim, seneler geçti, tekrar boşandım.
İlk boşanmanın ardından barıştık babamla, bir daha 4 başı mamur sevdiğimi ona gösteremedim hiç, bugün bile içim titrer ona, yokluğunu bu yaşa geldim hala düşünemiyorum. Allah ona daha çok uzun ömürler versin, başımdan almasın.
Sonra Cem geldi hayatıma, sevmiyordum pek fazla ama seviliyordum, yeterli idi bana. Süprizzzzzz, yine hamile idim. İşlerimiz yerindeydi, bu sefer doğurmamak için hiç bir sebep yoktu. Akşamı zor ettim, sevinçten yerimde duramıyordum. Hiç beklemediğim bir hayır ile karşılaştım, bir iki hafta konuştuk üzerinde, korkusu yerini isteğe bırakmaya başladı, doktora gittik beraber kontrole, orada aldık haberi, dış gebelik. Ameliyatı önermedi, kemoterapi ilaclarından bir ufak doz vereceğiz, hemen ölecek, hiç gerek yok şu an risk almaya dedi doktor. Peki dedik. Ama o doz öldürmedi o çocuğu, 1 ay her gün hastahane, her gün kontrol, her gün biraz ilaç. Saçlarım yavaş yavaş elime geliyordu artık, vucut ilaç tesiri ile su topluyordu. yiyemiyordum, içemiyordum, ama deli gibi şişiyordum. Bir ağustos günü nihayet öldü o çocuk. Sonrasında Cem'i bir daha hiç görmek istemedim ve ayrıldım. Yüzüne her baktığımda nasıl öldürdüğümüz dışında bir şey düşünemiyordum.
Allahtan iş vardı, daha da sıkı sarıldım, daha da yüksek duvarlar ördüm kendime.
Çalışmak dışında bir şey olmayacaktı hayatımda, olmadı da. Ta ki biri zorla girip, kendini içeri sokana kadar. Daha yepyeni idik, ve o kadar korunmaya ben yine hamile, şaka gibi... Nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum, kafamda ölçtüm biçtim, mümkün değildi. Bir cumartesi günü kimselere söylemeden, tek başıma gidip hallettim. İçimde yine daha sonra olur ümidi ile. 3 sene geçti, bir dolu şey yaşadık, sonra olmadı işte...
İyi günler oldu, kötü günler oldu, dostun kazığı geldi. Bana yaptığı bütün kötülüğe rağmen, içim yanarak özlediğim dost...
Bütün can acılarının ardına "sevgili" geldi, beraber ölürüz dediğim.
Beklenmeden geldi, umut edilmezken geldi, imkansızlıklarla geldi. ama geldi.

Beline orak olsam
Saçına tarak olsam
Vurdi yayla yukarı
Yüküne ortak olsam

Yaraları ellere de bağlatmadık. Yeni yaralara da izin vermedik.

Beni Ağlatırsan Yoluna Ağlat
Beni Negah Yere Ağlatma Yar Yar
Beni Çağlatırsan Deryanda Çağlat
Kuru Çaylarında Çağlatma Yar Yar


***
gurbete gidişimdir
gonca gül derişimdir
eğil eğil öpeyim
belki son görüşümdür

hiç aklımdan çıkmadı türkü, her yolcu ettiğimde kokusunu içime çektim. Arkasından her kapıyı kapatışımda yaşımı akıttım. Her yol bitişinde, eve dönüşünde şükürler ettim.

Sakın , dedi kendine , korkma! Bir hafta önceydi , anlamıştı . İnsan çok yalnızken , bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde , ' Korkma ' desin diye...

herkes terk etmez
bazıları sahip çıkar hiçbir şey hesap etmeden ve dahi edemeden
insan kırılır, duvarlarını örer, hatta hissizleşir
ama güzeli gördümü durup insanlaşmasını da bilir, yine hesap kitap yapamadan (9 Nisan 2009- 1. ay)

bugün mü?

yine gam yüküne tüccar ben oldum
bulmadım lokman’ı arada kaldım
medet mürvet dedim kapına geldim
çekemem bu derdi bölek seninle

Tarçın var bugün, sevgili var, bu akşam eve dönüşü var yine. Ben indim diye mesaj attığında yine ohhh diyeceğim, şükredeceğim. Eve ulaştığında yine küt küt atacak kalbim, yorgunluğuna yine içim paralanacak, çantasını fırlatıp koltuğa oturup ayağını sehpaya dayayacak. Tarçın göbeğine fırlayacak sonra. O sırada ben dün akşam o evde yokken Tarçın'ın ne kadar huzursuz olduğunu anlatacağım ona, nasıl oda oda onu aradığını, sokak kapısından her gelen sese nasıl koştuğunu. sonra ya biliyor musun Şahin'i işten çıkarmışlar galiba, dairesi boşalmış diyeceğim. Şaşıracak, ama üzerinde konuşamayacak kadar yorgun olacak. Sonra koltuğu açıp gel uzan diyeceğim, uykuya dalana dek yanında kalacağım. Sonra televizyonu ışığı kapatıp yatak odasına gideceğim.

Yarın?
Bilmiyorum. Sadece sevdiğim adamın sağlığı için dua ediyorum. Başına üşüşen kara bulutlar dağılsın istiyorum, ışığını kesen o bulutlar dağılsın ki etrafını rahatça görsün istiyorum.
beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın
denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın
öylesine yıktın ki bütün inançlarımı
beni bensiz bıraktın, beni sensiz bıraktın

4 comments:

  1. Cok icten bu yazdıkların.Dualarının kabul olmasını diliyorum tum kalbimle.

    ReplyDelete
  2. Merhaba Seden,
    Ben dgünüdaşın olan Evrim -nazannesi hani - :)
    Senden sonra ben de sana göz atayım dedim. Tutuldum kaldım daha ilk yazı da.. 2 Oğlak daha tanımıştım 18 Ocak lı.. Ama ama ama hiçbirinde az evvel duyumsadıklarım olmamıştı..
    Bak ben de bağlayamadım ya bir yere yine.. :)
    Paylaşmak üzere Seden, memnun oldum, gerçekten..
    E.

    ReplyDelete
  3. Tutulacak bir şey yok :)
    İnsanın hayatta başına her şey gelir
    Her yükü kaldırır insan
    Ben yükü kaldırmış ama bir kenara bırakmayı akıl etmemiştim. Bir kenara koydum yazarak.

    ReplyDelete
  4. İzi tanıdık gelen, yarasına çok da aşina olunamayan, ama işte anlanan...

    bazı anlar oluyor; ne kadar "ben buradayım" dese de insan, asla o kadar orada olamıyor. Elden gelenlere bakıyorum, beni bile tatmin etmiyor.

    Bugün bir karar verdim Seden... İçimden bir ses, yaşadığım bu sürecin, hayatımın en kötü dönemi olmadığını fısıldıyor. Bunu kabullendim.

    Ama şuna kaar verdim ki; şu an yaşadığım kötü dönem; en kötüsü olmasa bile, işte en uzunu şimdiye kadarkilerin. Madem artık bir "en" sahibi, artık bitmeli.

    Her kötü şey bir gün bitmeli çünkü. Bugün bitsin istedim.

    ReplyDelete