Tuesday, July 13, 2010

Kahvaltı

Hala 1-2 katlı müstakil evlerin olduğu bir semtte çalışıyorum/yaşıyorum ben. Ofislerle evlerin iç içe geçtiği, dar sokaklı, yeşili henüz komple yok olmamış bir semt.

Odamın balkonuna çıktığımda yandaki evin arka bahçesini görüyorum. Bakımsız, dağınık, göze hoş gelebilecek her türlü detaydan mahrum. Ev sahibinin zevksizliği mi yoksa parasızlığı mı bilinmez tabii.

Havalar ısınalı beri bahçeye plastik masa ve sandalyelerini attılar. Masanın üzerine de muşamba bir örtü. Saat 10a doğru uyanıyor evin ahalisi, şöyle bir silip o muşamba örtülerini kahvaltılıklarını yığmaya başlıyorlar. Bir dede ve anneanne, 8-9 yaşlarında bir kız çocuğu, 23-24 yaşlarında bir genç hanım.

Her gün 12ye kadar nerede ise devam ediyor kahvaltıları benim 4 dakikada yediğim sandviçe inat. Onlar uzun uzun konuşarak, bazen gülerek, bazen heyecanla bir şeyler anlatarak yapıyorlar kahvaltılarını. Ben ya maillerimi okuyorum o sırada ya da gereksiz bir sohbetin içinde oluyorum, şayet evde isem televizyona bakıyorum.

Ben ne kadar suskunsam, onlar o kadar çenebaz. Hep anlatacak bir şeyleri var, hep heyecanlılar bir şeyler için. Ben onlar kadar şaşıramıyorum oysa, heyecanla anlatamıyorum olan biteni.

Bir muşamba örtüm olsa, annemin kolaladığı örtülerin hatırasına inat çenem düşer mi benimde? Herşey ilginç oluverir mi?

Sadece ben bile olsam, yine örtümü sersem yemek yerken, kendi kendime konuşsam, ağzıma tıkıştırmasam yemekleri çiğnesem uzun uzun, çatalımın bıçağımın hakkını versem değişir mi bir şeyler?

No comments:

Post a Comment