Sunday, September 5, 2010

yine zor yoldan gidelim

ne işim olur ki kolay halledilir şeylerle...
sonuca gitmek için hep bi ters gösterilen kulaklar, nedensiz engeller
ilk kriz cuma günü para ile çıkıyor
varlık içinde yokluk durumu, olması gerektiği yerde olamayan para ile başlıyor her şey
akşam akşam kriz
oysa pazartesi sabahı çözülecek her şey

Ufak bir ağlama krizi, sinir, heyecan arkası çözülüyor her şey
Randevu saat 4.30da
sabah 9 sonrası yemek yenmeyecek
Sabah başka bir hastahaneye bir başkası için gidiş, 20 dakikada bitecek işin 2,5 saat sürmesi, o arada kahvaltı edecek fırsat bulamamak, o 2,5 saatte o güzelim hastahanenin otoparkı olmaması ve çevresinde araba bırakacak yer olmaması sebebi ile deli danalar gibi dönüp durmak, arabayı sokabildiğim her delikten 30 saniye içinde kovulmak... En son cadde ortasında arabayı yakmayı düşünüyordum.

Açlıktan ölmek bir tarafa, son 4-5 gündür soldan soldan bana saldıran tatlı krizlerine dayanmak ayrı bir işkence. Nasıl ki demeyin, şöyle anlatayım. Oda arkadaşım 6 aylık hamile, doğal olarak canı onu bunu istiyor, ve yeme kapasitesi doğal olarak benim bir kaç katım. Cuma günü benim tatlı krizlerime uydu garibim mesai saati boyunca, artık saatler altıyı gösterdiğinde o fazla yemekten kusmaya başladı, ben hala tatlı düşünüyordum. düşündüğüm yetmezmiş gibi gece boyunca 2 tane ekerin hoşmerimini, bir adette dondurmalı tavuk göğsünü götürdüm. Her tür tuzlu yiyecek kusma isteği uyandırırken sütlü her türlü tatlı için canımı verecek haldeyim ve durum tamamen kontrolüm dışında. daha yeni 25 kilo vermiş bir kadın dayanamıyorum diyorsa, varın siz düşünün krizleri.

Gün içinde yine bir sürü başka engel vs derken saat 4.30 oldu.
Şanslıymışım çok tatlı bir doktor çıktı karşıma. Hemen bir göz atacak ve işlem yapılacak. Ama gel gör ki ultrason göstermiyor. Tahlilllerde durum kesin ama görüntü yok!!!
Bekleyeceğiz 10 gün daha dediğinde kafamdan aşağı kaynar sular, ben 10 gün daha tatlı yemeye devam edersem 25 kilonun en az onunu geri alırım. Psikolojik tarafından bahsetmiyorum, zira pazar pazar hönkürmeye niyetim yok.

Netice şu ki, 10 gün daha beklenecek; 13 Eylülde bir daha bakılacak. Daha önce dış gebelik olduğundan ya yine kemoterapi iğneleri dayanacak ya da normal yoldan kolayca halledilecek. Tabii bu kadar ile kalsa kolay olurdu yine, içeride 2 tane de miyom, ceviz boyunu geçmişler bile. sonrasında bir de onlarla uğraşılacak. Bu yaşa kadar tertemiz olan içimde başlamış yumrular.

Netice şu ki bu çocuk işi bir gün ölümüm olacak, ya ruhen ya bedenen.
İnsan hem isteyip hem istemedi mi demek vücut böyle sapıtıyor.
Bakalım daha görülecek neler var hayatta, bu yaşa gelip hala bu derece doğurgan bir vücuda herkes şükredecekken ben kafam karışmış halde bakakalıyorum.
Kapıcılar Kralında çoğunluğun katılarak güldüğü:
- ulan karı, üzerine ceket düşse hamile kalıyon ... repliği gerçek hayatta da aldı yerini.

3 comments:

  1. Doğru anlamışım. :(
    En çok istediklerimiz bazen nasıl da kabusumuz oluyor değil mi?
    Onca satırda en sevdiğim doğurganlığına değinmen, netice ne olacak olursa olsun inan bu çok önemli..
    Bütün iyi ve güzel dileklerimle..
    E.

    ReplyDelete
  2. sen kocandan ayrilmamismiydin????

    ReplyDelete
  3. @evrim: hayatın komikliği işte...

    @anonymous: ayrilmamis miydin? önce dilbilgisi. benim şu an için özrim var ama "sizin" yok. bir de bu maskeli halleri sevmiyorum ben, pek ödlek geliyor.

    ReplyDelete