Friday, February 3, 2012

Kuzey Dakota – Timbuktu Kriket Maçı…

“El ele dolaşan mutlu kumrulardı her biri” dedi adam; uyumamak için direnen genç kızın başucunda… Elindeki kitabın kumrularla, yataktaki genç kızın da mutlulukla alakası yoktu. Biliyordu adam, biliyordu bilmesine de… İşte birinin inat edip; başka yaşanmışlıkların yazılı olduğu bir kitaptan yazılmamışları çıkarması, birinin de inat edip işte, o yazılmamışlara duyduğu özlemi uyumadan önce son kez duyması gerekiyordu.

Sonra uyudu genç kız… Uyanmayacaktı bir daha…

Küçük hastane odasının küçük televizyonuna tezat o kocaman kumandayı eline alıp, bir müzik kanalını açtı adam… Sesi kökledi, kökleyebildiğince… Kat hemşireleri, doktorlar, yürüyebilen hastalar ve onların zaten yürüme ile ilgili sorunları olmayan refakatçileri doluşmaya başlamıştı odaya… Kapıda “Ne olmuş? Hayırdır?” konulu bir izdiham…

Hemşireler ve doktorlar, eğitimlerine uygun olarak, çekme yetkileri olan fişleri çektiler birer birer… Önce TV, sonra da genç kızın yaşamsal bilgilerini gösteren cihaz… Ve ardından da tüm sözlerin fişleri çekildi. Ölüm birdi, yaşam sıfır…

Adam çıkarıp genç kızın üzerindeki hasta elbisesini kendi üzerine geçirdi. Kendi gömleğini de kıza giydirdi. Formalar değişilmiş, terler takas edilmiş, skor tabelasına inat bir yenen ve yenilen tablosu çizilmişti. Uzakta beliren tünelin ortasına doğru tokmak darbeleri ile gönderilen bir ruhun kuşbakışı gördüğü son kareydi bu, o maça dair… Sonrası mı? Önce çatı, sonra bulut, sonra uzay…

Havadan hafif bir son için, çok ağır bir maç…

4 comments:

  1. kime hadi masal anlat desem hep kitlendi...
    bir gün biri anlatacak ama.

    söz sonunda uçurtmayacağım...

    ReplyDelete
  2. kontrol ettim başka mekanda yok
    ilk kez ve sadece bizde :p

    ReplyDelete
  3. Uzun süre emin olamamanı sağlamak ayrı bir keyifli eşeklikti benim için :D

    ReplyDelete
  4. sana ağız dolusu küfürlerim var şekerim :)

    ReplyDelete