Friday, March 9, 2012

Organları bağışlayınca iş bitiyor mu?

Bundan yıllar önce, “Organ bağışı günah” söylemi ile savaşıyorduk, bir nebze olsun kazandık bu savaşı… Bugün belli bir zeka ve eğitim düzeyine ulaşmış, kendi aklını kendisi idare edebilen ve yaşam denen olguya, insana değer veren geniş bir kesim, organ bağışında bulunarak, dertlere deva olmaya çabalıyor. Takdir ediyorum.

Öte yandan dini inançları gereği organlarını bağışlamak istemeyenler de var. Buna da saygı duyuyorum. İnançları uğruna yaşayanlara değil sözüm. Kulaktan dolma ve yanlış fikirlere kapılanlara çemkiriyorum.

Lakin arkadaşlar, organ bağışında bulunmak yeterli mi? Misal ben organ bağışı yapmıştım yıllar önce… Hatta öldüğümde kadavra olarak tıp dünyasının hizmetine sunulmak konusunda da ciddi ciddi düşünmekteyim. Lakin kendime ve yaşantıma bakıyorum da… Verdiğim sözün pek de arkasında duruyor gibi değilim.

Misal sigara içiyorum ve kalp, akciğer başta olmak üzere, birçok organıma zarar vermekteyim. Öte yandan şu lanet tuzdan bir türlü vazgeçemedim ve böbreklerim ben öldüğümde işe yarayacak mı bilmiyorum. Ha alkolü bıraktım mesela ve şeker ile ilişkimi keseli uzun zaman oluyor. Yani karaciğer falan fena değildir diye umuyorum. Ama işte organı bağışlamak yeterli olmuyor.

Neden organ bağışı yapıyoruz? Biz öldüğümüzde, yaşamını organ nakli olmadan sürdüremeyecek olan diğer insanlara deva olmak için… E arkadaş sen yaşadığın sürece organlarının içine edersen, o organ sen öldükten sonra ne işe yarayacak?

İşte sırf bu düşünce bile beni yeniden şu lanet sigarayı ve tuzu bırakma kararına getirdi, dönüp dolaşıp. Sorumluluk sahibi olmak için sadece bir form doldurup, “ben üstüme düşeni yaptım” demek yetmiyor. Amacın doğrultusunda hareket etmek ve yapacağın bir iyilik varsa adam gibi yapmak da sorumluluğun parçası…

O halde önce kendi sağlığımız ve ölünce de diğerlerinin sağlığı için, sloganı da değiştirmek gerekiyor:

“Haydi organ bağışına… Lütfen organlarınıza iyi bakın!”

1 comment: