Thursday, September 16, 2010

GURME KAZIK VERSEK?

Elixir Beyciğim,
Gurme kazıkları anlatsak mesela?
Hani şu totomuza sokulan gurme kazıkları...
Daha hoş olmaz mı? Gençler faide bulur, daha tedbirli olur, bizim bu yaşta yediklerimizi belki yemeden kurtarırlar canlarını?

İlk defa bu sabah pişman oldum kendi adım ile blog yazdığıma. Ben de olsam maske arkası, ah neler var dökülecek. Neler var kusulacak...

Üzerinize afiyet at boyu kemoyu yiyince, vucut bi ne olduğunu şaşırıyor. Kusa kusa içiniz dışarı çıkarken, dışarıdakiler de sağ olsunlar, bin yaşasınlar, çok güzel günler göresiceler doğal olarak hayatın akışına kapılıyorlar.
Kapılacaklar da tabii, insanın en büyük bencilliğidir zira, kendi zorda iken başkasının da kendisi ile üzülmesini, kahrolmasını beklemek.

48 saati geçti uyumadığım, eskisi genç değiliz tabii, sinirleri yıpratıyor uyumamak. Diğer olup bitenler sıçtı zati ağzıma, en ufak şeye sabrım yok. En ufak şey alıp yere çalıyor şu an.

bu sabah en son 4 gibi kustum, üşümeye başladım, gittim salona, aldım battaniyeyi, büzüldüm koltuğun bir köşesine. Kendimi hayallerle kandırıp, avutmaya çalıştım epey bir. Öyle olsa şöyle olurdu, şu olsa bu olurdu diye kendimi mutlu etmeye çalışacak bir dolu hayal geçirdim kafamda.
Sabah 6dan sonra o hayallerin hepsinin yalanlığı vurdu yüzüme. Dün akşam bir süredir o yada bu sebeple konuşmadığım, konuşamadığım bir kaç arkadaşımı aradım. Neticesi narkozdur, ameliyattır, yatıp kalkmama ihtimali vardır her zaman. Düşündüm, birer merhaba demeden son kez girmek istemedim.
Yarın yanımda kimseyi istemediğime karar verdim, yalnız gireceğim hastahaneye, yalnız çıkacağım. Kimsenin olması gerekmiyor yanımda, zaten canımla uğraşırken, bir de etrafımı düşünüp gerilmek istemiyorum.

Herkese üzülmek, herkesi gülerken görmeye çalışmak boşa kürek.
Aldım işte ödülümü, başta yakalamak, yarın kurtulacak olmak çözüm değil.
Hele bu sabah altıda, öyle bir cümle duydum ki yarın o narkozdan hiç uyanmasam keşke çok net geçti içimden. Nefes almak bitince belki daha zor bir chapter başlayacak, ama ya daha kıyak bir chapter varsa? allah kendisi hediye etse bana o chapterı...

Hiç bana aman hayat söyle de güzel aslında lay lay lay diye gelmeyin.
tutup kendimi öldürecek halim yok, günah diye sokmuşlar kafama bir kez. Ama gelebilecek bir hediyeye hayır demem; böyle hissediyorum.
Hayal kuracak yaşım geçti, doğru-yanlış-possible-non possible kavramları oturdu, her birini deneyimledim. Şansıma çıkanları da biliyorum.

Şaka gibi karşımda oturan hamile kızcağız göbeğini okşayıp bebeği ile konuşurken, benim içime akıttıklarım adalet değil. Kocası her gün arayıp el üstünde tutarken içimin sızlaması da adalet değil. Benim bunu kafaya takıp, utanmadan bunları aklımdan geçirmem de adalet değil. Kızcağıza kem bakıyor değilim, ona karşı en ufak bir kötü his besliyor da değilim.
ama lay lay lom hayatta aslında güzel, geçici bunlar yahu gazını kendime vermeyi de vakit kaybı görüyorum işte. Etrafın beni salak yerine koydugu yeter, bir de ben koymayayım değil mi?
En azından kendime azıcık saygım kalsın, bari onu alıp götürememiş olsunlar.


2 comments:

  1. Yaşadıklarını, hissettiklerini birebir yakalamak çok zor elbette. Hatta sanırım dirayetli duruşun karşısında pek çoğu iyimser bakmayı seçiyor olabilir adına. :)
    Hem bir dolu şey demek isteyip hem de sessiz kalmak arasında gidip geliyor insan böyle hallerde.
    Gevezeyim ya ben yazacağım illaki.. :))))
    ps. bol şans, sağlık ve dinginlik diledim sana seden..
    E.

    ReplyDelete
  2. İlla ki yaz Evrim :)
    şarap için gün belirleyelim artık :)

    Ben dünü iyi geçirdim, komik anları da var, ağrı azalsın biraz güldüreceğim sizleri :)

    ReplyDelete