Thursday, February 17, 2011

Son gece

Zerre kadar dönme isteğim yok
Şu ülkeye her gelişimde aynı şeyi hissediyorum.
hiç bir yere bu kadar ait hissetmişliğim yok kendimi. Burada hiç mi sorun yok? Var... Amerika için özgürlükler ülkesi derler ya, yalan arkadaş. Özgürlük burada aslında, hazmedilmiş, hakkı verilen özgürlük var.
onlarında başbakanları ile problemleri var, ama başbakan kendisine gelen eleştirileri gülerek karşılayabiliyor. Televizyonlarda acımasızca eleştirebiliyor ve fişlenmiyorlar. Konuşmak sorun değil. İşsizlik burada da var. Hayat inanılmaz pahalı, en ucuz t-shirt 40 euro. Ama et yemek halk için sorun değil, marketlerdeki yiyecek fiyatları bize göre çok daha uygun.

Manasızca tapınmak özenmek değil benimki.

yorgunluktan beynim iki lafı bir araya getiremiyor.
son derece verimli geçti bu sefer, güzel işlerle dönüyorum. ama gerideki sorunlar bırakmadı yakamı. İş yaparken destek lazım, nasıl olacak bilmiyorum. biri lazım yardım için. Hepsi bir tarafa düzgün üretici lazım.

Akşam 6 gibi bitti işim, valizimi bile topladım. ama tüm gün İstanbul'dan yetişen sorunlar nefesimi kesti. giydim ayağıma rahatça bir ayakkabı, altıyı çeyrek geçe hızlı adımlarla başladığım yürüyüş sekiz buçukta ayağımdaki sızı ile kesintiye uğradı. Ne saatin nasıl geçtiğini anladım, ne soğuğu, ne de yağmuru.
Kafamı biraz açlık, biraz ayağımın acısı durdurdu. Kafamı kaldırdığımda Pasticceria Biffi'yi gördüm. 160 senedir aynı yerde. Benim Milano'yu ilk gördüğüm 1986'dan beri aynı yerde olması tarihi yanında küçük ayrıntı. Her şeyin sürekli değişmesine alışık bünyeme her seferinde şok etkisi yapıyor. Brie ve salame milanese ile bir sandviçe bir kadeh kırmızı eşlik etti. Servisimi veren yaşlı garsonun tatlı ama saygılı sohbeti ise ilaç. İstanbul'da yalnız yemek ne denli işkence ise, burada o kadar keyif.

bir gece hariç adam gibi yemek yiyemedim. her akşam fuar sonrası, bardan bir sandviç bir kola alıp koşarak odaya gidip eksik evrak işleri, nerede ise sabaha kadar üreticilerle telefon görüşmeleri, bağırmalar, çağırmalar... bir risotto yiyemeden döneceğime yanıyorum. ama buradaki pişmeye hazır risottolardan aldım birkaç paket. bir koca torba rende parmesana sadece 3 euro verdim desem? Raflarda şarap fiyatları insanı ağlatacak halde. 2€ya gayet içilebilir köpüklü şaraplar. Free shopta Keglevich 7€, burada markette de 7€. Bavulum zaten gelirken 20 kg üzeri idi, yemedi gözüm bir şey almayı.

ruhum dar dönüyorum... bir parçam burada kalıyor yine.
kısa zamanda edindiğim dostların tatlılığını da ekledim bavuluma.
Gelirken penti'nin istanbul desenli çorabını almıştım. dönünce tam 12 kişiye çoraptan göndereceğim :)

Doya doya kahve içtim. En iyi yaptığım şeylerden biri oldu :)

Sabah dokuz buçukta yola çıkıyorum. İlk durak Stazione Centrale. Oradan otobüs ve 1 saatte Bergamo'ya varış. Sonra check in. 14.00 te uçak kalkar. 18.00 gibi Sabiha Gökçen'e iniş. Cumartesi sabah ofise dönüş.
Asabi elbiseyi giyiş...

No comments:

Post a Comment