Wednesday, August 11, 2010

Yalnızlığın farklı bir armonisi var!

Arşivden gelsin bu sefer...


ADAM
"Yalnızlığın farklı bir armonisi var!" dedi adam içinden, sıkıntıyla montunun fermuarını çekerken... Sokak kapısının önünde durmuş, sırtına dikili gözlerin sahibine kırgın, kızgın, küskün; ardına bakıp bakmamakta kararsız, sokak kapısını açıp açmamakta kararsız, ardındaki gözlerin sahibine koşup sarılıp sarılmamakta kararsız; sadece dikildiğini farketti.
............................

KADIN
Henüz 25 yıl önce dünyaya dair ilk nefesini alan biri için fazla yaşlı bir yüzün bakışları... Çizgiler arasına sıkışan, sıkıştıkça derinleştiren, derinleştirdikçe yaşlandıran bir birlikteliğin son adımında; gözlerini diktiği montun sahibine küs, kırgın, kızgın mırıldanıyordu içinden Sezen Aksu'nun böyle anlar için yazdıklarından birini... Montun sahibi kapının eşiğindeyken, tek yapabildiğinin şarkı mırıldanmak olduğunu anladığında; tüyleri diken diken, bedenine uzak bir yolculuğa gider gibi süzüldü salona... Boş gözlerle, görmeden izlediği karelerin arasında, bir TV'nin karşısında ve zamana inat oturmaya, sigarasını içmeye, bitince yenisini yakmaya başladı.
..............................

ADAM
Eli montun fermuarında... Fermuarın düzensiz aralıklarla birkaç diş aşağı ve yukarı hareketine engel olamayan, aslında bunu yaptığının farkında bile olmayan, kararsızlığı paniğe dönüşmeye başlayan adam; bir yandan ayakkabılarını arıyor, bir yandan başı aşağı indikçe gözlerine sıcaklığı bastıran yaşları engellemeye çalışıyordu. Sırtındaki montu hediye edenin şarkısına kızgın, TV'deki komedi dizisine kırgın, içinde bir şeylerin dönülemez noktaya gelmeye başladığının alarmını veren sirenlerle savaşarak; bastırmaya çalıştı midesi ile boğazı arasında her geçen saniye büyüyen yumruyu... Güçlü görünmek için sinirli hareketlerin, sert ve ses getirmesi istenerek yapılmış portmanto kapağı kapatışlarının arkasına sığındı çaresizce... Eli, bir uçuruma düşer gibi düşmeye başladı kapı kolunun üzerine... Sanki saatlerdir düşüyormuş gibi, sanki bu düşüş bitmeyecekmiş gibi... Sanki TV'deki kahkahalar, bu düşüşe gibi... Her şey sanki gibi...
..............................

KADIN
Portmanto kapağının her çarpışında, ayakkabıların her birbirine karıştığını, dağıldığını anlatan seslerinde irkilmekten kendini alıkoyamıyordu. Sesin geleceğini, bu sesi çıkaranın kim olduğunu bilmesine karşın irkiliyor; kulaklarında sinirli bir adamın ahşaba yansıyan sesi ile nereden geldiğini çözemediği kahkahalar yankılanıyor, birbirine karışıyor, büyüyor, büyüyordu... İçinden yükselen ve gitmemesini, durmasını haykırmasını isteyen sesi giderek bastıran bu gürültüler, beyninde dayanılmaz bir çığlığa dönüşüyor, bu çığlık dudaklarından çıkmayı reddettiğinden, içinde şiddetle büyüyen bir balon varmışçasına baskı yapıyordu. Sinirlerinin iyice gerildiği, sigaranın külünü yere düşüren titremelerinden ve gözlerinden kontrol dışı akmaya başlayan yaşlardan belli oluyordu... Bir sınıra yaklaşıyordu ve bu sınır, daha önce gelmeyi göze alamadığı bir uzaklığı işaret ediyordu.
............................

ADAM
Çıktı adam... Kapıyı çarptı arkasından... Sonra oturdu kaldı 4. kata çıkan merdivenin ilk basamağına, kapının hemen yanına... İçinde bir şeyler aşağı inen basamaklarda yürümeye devam ederken, kalkamadığı, kalkacak gücü kalmadığı için çöktü olduğu yere... İçindekiler aşağı giderken, artık dışında kalanlar kapalı bir kapının ardındayken ve arasındayken şimdi ikisinin; öylece oturdu olduğu yere... Saatlerin akışı, merdiven boşluğuna açılan küçük pencereden giren ışığın azalmasıyla doğru orantılı, başı ellerinin arasında... Gidecek yerlerinin artık gittiğinden emin, ancak kalacak yerlerinin kapı dışında oturmasının ironik yalnızlığı ile ve sanki sadece o basamakta güvende olacakmış gibi oturdu saatlerce...
............................

KADIN
Gitti işte... Çarpıp kapıyı çıktı... Her şey bu kadardı demek... Bir kapının kolu açılmış, bir kişilik bir alan yaratılmış, o alandan geçen kişi, sanki bir başka boyutun sihirli kapısıymış gibi kapatıp bu çelik kütleyi, ardında bırakmıştı kendisini... Ne zaman geldiğini bilmiyordu kapının yanına... Daha önce hiç görmemiş gibi baktı, dekoratif kıvrımlar verilmiş bu soğuk çelik kütleye... Sanki O'nun üstüne kapanmış gibiydi... Sanki artık açılmayacak gibi... Çöktü kaldı kapının önüne... Eteğinin uçlarını bileklerine dek çekiştirip, kollarını kavuşturup kendi bedeni etrafında, soğuk karoların üzerine çöktü kaldı öylece... TV'de bir reklam kuşağı bitiyor, bir başkası başlıyordu hızla... Aynı hızla alıp vermeye başladı nefesini... Her şey dönüyordu ve hiçbir şey eski yerinde durmuyordu... Buzdolabı salona, klozet yatak odasına, yemek masası balkona gitmişti. Tek sabit olan kapıydı ve o kapı sabit durmasaydı, kendisi de kimbilir şimdi nerede olacaktı... Güven duyabildiği tek yerde, soğuk, çelik bir kütlenin önünde, boyut kapısının yeniden açılacağını umarak oturdu saatlerce...
............................

ADAM ve KADIN
Adam ile kadın oturuyorlardı; et kalınlığı 8-10 cm. arası bir kapının iki yanında... Birbirlerine bundan daha yakın ve daha uzak oldukları anların, yaşananların, savaşların, barışların, fulya çiçeklerinin, yıldız kaymalarının ve deri bir montun ortak paydasında oturdular saatlerce... Ne birinin eli gitti cebindeki anahtara, ne diğeri açıp kapıyı farklı bir boyuta geçmeye cesaret edebildi... Bir bitişin izleri; merdivenlerden aşağı inenler, bir merdivenin ucunda oturanlar, bir kapının dibinde üşüyenler ve bir montun sırtına dikilen bakışlarda saklı; bir o kadar karmaşık, yılgın ve kararsız dağıldı kente...

3 comments:

  1. her şey kapının ardına kadar...
    akabinde hep yeni hayata tutunma çabaları ile her şey değişiyor

    içimizi ise bir biz biliyoruz
    maskeler de olmasa?

    ReplyDelete
  2. ben kendi adıma, son birkaç yılımı zapturapt altına alan "ayrılık" sözcüğünden ve bu sözcüğün söylenişi ile birlikte hayatıma yeniden doluşan kavramlardan çok sıkıldım.

    Hani bir yazımda da belirtmiştim ya:

    "Üzerinde son kullanma tarihi olmayan bir ilişki düşlüyorum"...

    ReplyDelete
  3. O ilişki oğlunla var :)

    Sadece 2 ilişkime geçici diye başladım. Ve o 2 ilişki anamı belledi :)

    ReplyDelete