Sunday, November 28, 2010

Yanıyor...

Sene 1981, annem Dalyan'da çalışıyor. Arada gidiyorum onunla işe. Benim olduğum günler lüks mevkide gidiyoruz, Murat'tan alınan portakallı kurabiyeyi yiyorum yanında çay ile. Haydarpaşa'ya gelesiye silip süpürüyorum. Haydarpaşa'da inenler hep ilgimi çekiyor.

Sene 2003 veya 2004. Denizli'ye gitmem gerekiyor nerede ise her hafta. İran'a otomobil camı satıyorum. Üreticiyi denetlemek için her hafta bir yolculuk. Uçak saati uymuyor benim programıma. Her hafta 2 gece trende uyuyorum. Klostrofobik olmama az kalmış. bir hafta bir türlü trende yer bulanamıyor. Şirketteki müdürlerden birinin akrabası çalışıyor demiryollarında. Kalkıp berbaer gidiyoruz, bana bilet ayarlanacak. o zaman çıkıyorum Haydarpaşa'nın ofis katlarına, hayran oluyorum. Manzara ayrı, içerisinin güzelliği ayrı.

Sene 2010, günlerden 28 Kasım, saat 16,25.
En sevdiğim kırmızı tüylü örtüm dizlerimde, lap top kucağımda, bağdaş kurmuşum tvnin karşısına. topaç yanımda yalanıyor, o güzelim Haydarpaşa'nın yanışını seyrederken bunlar geçiyor aklımdan.

Kadir kıymet bilmemenin, korumayı bilmemenin, niteliksiz işçi çalıştırmanın, yanlış malzeme seçiminin, yapılan işe önem vermemenin sonucunu seyrediyorum. İşini gereği gibi yapmayan, öğrenmeyen, öğretmeyen, eğitimi çok gören, eğitime önem dahi vermeyen o zihniyete küfürler ediyorum.

2 comments:

  1. Buna da gözlerim doldu iyi mi? yim?
    E.

    ReplyDelete
  2. senden kaynaklı değil :)
    şu an beynini ele geçirdiler
    ironik oldu aslında, yakanların yanma günü de olabilir bugün

    ReplyDelete