Friday, December 16, 2011

geçen haftaki mektubu okuduğumdan beri kafamda dönüp duranlar var.
ne kadar yumuşayabiliyormuşum 10 sene önce, sevgimi ifade ederken ne kadar cömertmişim, hatta hayal kurabildiğimi de hatırladım.
Zamanla insanın ne kadar kabuk bağlayabildiğini fark ettikçe üşür oldum.
hele 2-3 gündür elim ayağım buz gibi.
hele ki bir haftadır baba dizi dibinde olunca ister istemez 17-18 yaşındaki hallerim geçiyor hep aklımdan, o dönem nasıl hissettiğim, ne kadar kendime güvendiğim, ne kadar sevebilmekten korkmadığım, nasıl cesurca hareket ettiğim, kendime ne kadar güvendiğim...
fark insanı üşütecek kadar büyük.
direndiğim yenilgiyi kabullenmek. oysa, insan dese ki ben yenildim, ağlasa biraz, üzülse, geçecek belki herşey bir müddet sonra, yenilenecek insan ve devam edecek yoluna daha mutlu, daha huzurlu.

oysa bu sabah, elime tutuşturulan bir topitop yerle bir etti, böğürerek ağlama krizi.

bir kez eskiler düştü mü akla, gelen giden çok oluyormuş, olmadık bir sergi haberinde eski bir ilişkinin diğer kahramanını gördüm, gerçi ilişki demek abes, bir zaman dilimi paylaşılan diyelim...
dede olmuş, torunu var
o dönem o benim bugün olduğum yaşta
deli dolu
şöyle bir fotoğraflara baktım, gözler hala aynı gözler
daha fazla beyaz, pörsümüş cilt...
önce bir merhaba diyeyim dedim, sonra gitmedi elim
geçmişin olduğu yerde kalması daha güzel geldi

önüme bakıp yepyenileri kucaklamak isterken, gereksiz bir hareket olacaktı
hey gidinin sarp'ı... dede ha?

No comments:

Post a Comment