Thursday, July 5, 2012

yemek

bu friendfeed pek tehlikeli
hani zaten tatlı severim, sabahları tatlıyı daha da severim, bir de ff italyan ahalisi sabah kahvaltı fotoğraflarını paylaştılar mı çığrımdan çıkıyorum.

daha önce panzanella nedir konulu dersimizi çalışmıştık:

efenim, kötü kalpli cadılar bunun sweet versiyonunu çalışmışlar.


tarçınlı şekerle toasted kruvasan fikri beni başka diyarlara sürüklerken, beynim oynadığı oyunlarla kokuya boğdu beni.

ben yandım, siz de yanın

bu yemek işi pek tehlikeli bir şey, kendinizi yeni deneyimlere açtıkça nefse hakimiyet gittikçe zorlaşıyor, biraz da ukalalaşıyorsunuz hatta.  ekmek yapmak için ve lezzet yakalamak için ismi lazım değil bir ülkeden un taşımanın yanında su da getirdiğimi bilirim. aman da aman ne elitim değil mevzu, tadı yakalama kaygısı. Bir şeyin gibisi ile gerçeği arasındaki farktan rahatsız olma durumu.  İşin kaynağında değilsen yeme de denir mutlaka, ama seviyorum ben soframa topladığım insanlara sevdiğim şeyleri tattırmayı.

Öğrenme fırsatı buldukça, o gibiler rahatsız eder adamı.  Kıymalı makarna ve bolognese (veya ragu) arası fark dağlar kadardır, zira kereviz sapının verdiği hafif mayhoşluk ile havucun verdiği tatlılık sizi soğanla kavrulmuş kıymadan farklı yere taşır.  aynı sosu spaghettiye kullandığınızda damakta farklı tat bırakır, tagliatelle de farklı bir tat bırakır.  İşin kaynağında yediniz mi spaghetti bolognese dediğiniz şeyi turistlere kaktırırlar, yenmez normal evlerde.  yumurtalı taze makarna arar tarifin orjinal sahipleri.
Olmadı lasagnaya eklerler.

tiramisu dediğimiz tatlı, burada kendimize göre revize ettiğimiz şekli ile belki yine hoştur, ama artık tiramisu değildir, kahveli peynirli bir çeşit kektir.  mascarpone ve labne aynı değildir yahu.

Dondurma mesela, algida aldım mı dondurma yemiş saymıyorum ki kendimi, bir tür tatlı soğuklu o.

Demem o ki, bir şeyin gibisini de sevmekte bir beis yoktur.  Bazı gibiler aslından bile hoştur, ama orjinali de takdiri bilmek gerekir.  Fransa'da espresso içmek, beh, ayılmak için ok.  ama sadece o tadı sevdiğim için içiyorsam, zincir mağazaları değil, strada bilemem ne adresindeki minik barı tercih ederim ve gitmeye fırsat bulduğumda üşenmeden giderim.

Henüz Kobe beef yememiş olmam, aman canım o da et bu da et dedirtemez bana.  Bir şeyin üretiminde, yetiştirilmesinde bir takım ritüeller varsa ve korunması için çaba sarf ediliyorsa takdiri bilmek lazım, aman canım ne var ki mantığı sadece emeğe değer vermemekten kaynaklanır, cahillik değildir sebep.

Nereden nereye işte, konuşasım varmış demek
tamam, bitti
dağılabilirsiniz




2 comments: