Thursday, August 5, 2010

Kimdim ben sahi?

Evrim'in sen ne iş yapıyordun sorusu
ile yazılmaya başlandı

Hayat nedir deseniz hiç aklıma gelmeyeceklerin geçiş süreci derim size.

İlkokul öğretmeni olmayı kafama koymuştum uzun süre, annem bütün çocuklar geçer bu dönemden diye diye kazıdı fikri aklımdan. İşletme okumalısın dendi sonra. İkna oldum. Finansmanı takmıştım kafama, patronum toplama bilmeyi becerebilen herkes yapar onu, malı sattıracak adam da hep bulunur, mühim olan satın almadır, dış ülkeleri bilmektir, gelecek orada diye diye dış ticaretçi olmaya ikna etti beni.

İyi ki etmiş aslında, pek severek yaptım işimi, çok hırpalandım, çok uykusuz kaldım, çok sabahladım ama keyifle yaptım.
İşin doğası, ekonominin dengesizliği yüzünden hiç tek sektörde uzmanlaşma şansım olmadı, her şeyi yaptım, hayvan maması, otomobil, yedek parça, elektronik, oyuncak... Zevkli geçti gerçi, her biri ufkumu açtı.

Sonra 11 aydır ruhumu daran bu bina... Nankörlük etmemek lazım, gereken bir dönemdi, o dönemi burada geçirmeliydim.

Sıkılıp, gökten zembille yeni iş insin diye umut ederken, beklenen gökten indi sahi... :) Çalışırken iyi olduğumu hatırlayan birilerinin olması güzel geldi, beni bulmak için nerede ise dağları delmiş olmaları güzel geldi, aynı dili konuştuğum, aynı sıraları paylaştığım insanların arasına girmek güzel geldi, ama en güzeli başta da dediğim gibi hatırlanan olmak güzel geldi.

Şimdi 16 Ağustos itibarı ile Altunizade - Mecidiyeköy hattını hizmete sokuyorum. Her gün nefes alamayarak çalışmaya dönüyorum. En güzeli İtalya'ya geri dönüyorum. İşe başlar başlamaz bayram tatilini Milano'da çalışarak geçirmeye dönüyorum.

Başım daha dik, içim daha huzurlu.
İyi evlat, iyi sevgili, iyi eş, iyi arkadaş olamadım sanırım ben hiç bir zaman; ama hep iyi bir iş kadını idim. Kendi elimle bunu bırakınca sanırım, uçurumun dibini açtım kendime. Belki en sağlıklı yolu seçmiyorum yine kendime, ama huzur bulduğum yolu seçiyorum. İnsanlar susar, ama iş susmaz hiç; hata yaparsan hemen bellidir sebebi, iş sana küserse bilirsin neden küstüğünü. İş muamma olmaz, saklanmaz, seni yok saymaz, küçümsemez, geri plana atmaz.

Her şey gelip geçtiğinde, iş hep orada durur. Sevinci, üzüntüyü, derdi, hastalığı emer gider. Gün sonuna ancak tatlı bir yorgunluk ve imkansızı başarmanın hazzını bırakır. Kendimi korunmasız hissetmediğim tek yer iş. Verdiğimi red etmeyen yer iş. İçimde yeniden açılmayı bekleyen yaralara yama olacak tek şey iş.

Yola ilk çıktığımda bu değildim elbet, hayal ettiğim kişi de değilim. Ama seviyorum halimi her şeye rağmen, dünyanın en mutlu insanı olmayabilirim ama sırtımı dayayacağım, gitmeyeceğine emin olduğum bir duvarım var artık.

17 seneyi dolu dolu çalışarak geçirdikten sonra, evet iyi geldi belki bu mola. Demir almak zamanı bu limandan.

Yine önüme zorluklar çıkacak, ama her zorluk yine zevk aldığım kamçı darbeleri olacak. Sorumluluk duygusu saracak yine her yanımı, tutarlılık için canını verebilecek bünyeme ilaç gibi gelecek durmaksızın çalışmak zorunda olmak. Ailem ofisim olacak yine, beraber çalıştıklarım çocuklarım olacak.

Bu keçinin tırmanacak yeni dağı var yahu, huzuru geldi yerine :)


2 comments:

  1. İyi ki sormuşum Seden! ;)
    Ne güzel kaleme gelmiş her şey, meğer tam vaktiymiş demenin..
    Çok hoşuma gitti yazdıkların, yaşadıkların. 17 sene deyince hele hem de bu kadar küçük yaşta.. Bravo yükseldi içimden... Tam bir Oğlak hani :)!!!
    Ne bileyim işte gitti hoşuma, hem huzur hem güç hem her bir şeyler buldum yazında.
    Ne mutlu sana. :)
    ps. iyi ki annenin dinlemişsin bu arada, öğretmenlik konusunda yani.. :)))
    E.

    ReplyDelete