Friday, February 10, 2012

gel de özleme

ben küçükken gebze böyle sanayi semti değildi
ağaçlar içinde küçük evleri ile şirin bir yerdi
baba tarafından dedemler çok kardeşli
gebzede büyükçe bir arazide meyva ağaçları içinde, tek katlı, ondülün çatılı, ahşap evler vardı. her ev birbirini görmez ve duymaz uzaklıkta idi. Babamlar ilk gençliklerini geçirdiler orada, 4 kardeş her kardeşte en az 3 çocuk derken kalabalığı ve curcunayı siz düşünün. Çeşitli yaşlarda bir sürü genç, arkadaşları, büyüklerin arkadaşları derken dolar taşardı her yer. birbirinin aynı 4 ev, ama her birinin içi bambaşka, ama hepsi sıcacık...
Ben orada elden ele dolaşmışım, orada ilk sosyalleşmelerim
kuzenle köpeklerin klubesinin önünden ayrılmayışımız, sabah yataktan kalkar kalkmaz fırlayıp köpeklere koşmamız ve büyüklerin ava gidip köpekleri aldıklarını gördüğümüzdeki hayal kırıklığımız...
Büyük yengeler hamarat ötesi, en az 20 kişi var her sabah, hepsine krepler, bir nevi lokma gibi olan bizlerin uçtipak'ı...
Hele uçtipak... mini mini kızarmış toplar düşünün, ortası yarılıp reçeller boşalır, ya sabah kahvaltısında, ya çay saatinde
Baklavası elmalı yapılan evler
akşam mangal, was a must.
biz şehirli çocuklar orada dalından meyva koparıp yemeyi bildik.
bizden önceki gençlerin kitapları bizi oyaladı...
bahçede bizim için koca leğenler doldu oynayalım diye
bacak kadar boyumuzla aşağıdaki evde verilen partilere sızmaya çalıştık, hiç bir şey yapamasak uzaktan dikizledik...
Denize indirdiler bizi, eskihisardan denize girilebiliyordu o senelerde.


Sonra büyüdü herkes, hayatta başka gaileler olmaya başladı,
gebze dolmaya başladı, meşhur çağla yeşili mercedes satıldı
köpekler fabrikanın bahçesine gitti
kuzenlerden biri seefeld'e gitti kocasının ardından, biri amerika'ya
bir diğeri evlendi
diğeri fransa'ya
gebze iyice doldu inşaatlarla
büyük büyük paralar teklif edildi
en sonunda yenildiler tabii
gitti evler, şimdi yüksek yüksek apartmanlar var orada
sonra döndü gidenler, ama o arada bizim yaşıtlar gitmeye başladı sağa sola
birimiz amerika'da, birimiz bologna'da, birimiz vusturya'da, birimiz ingiltere'de...
epey müddet koptuk, kppmak değil aslında her vesilede herkes toplandı, ama o yapışık hallerimiz kalmadı
şimdi teknoloji, o, bu, hastalıklar derken toplaştık yine
hergün bir şekilde birbirimize değer olduk
dün birimiz eski gebze fotoğraflarını gösterdi
hepimize anılar üşüştü tabii
zagorlar, tavlalar, kandırılmalar...

sabah kendimi aşıp kara rağmen bulunduğum mekanı terk etme cesareti gösterince, bir cesaret geldi üzerime, hani keşke gebze hala bizim gebzemiz olsa idi, bu karda hepimiz orada olabilseydik... yine şöminelere odun atsaydık, odunları dizmek için yine bizleri kullansalardı, küçücük mutfaklarda yine bir sürü kadın dolansak, babalar köşede bezik oynasa, mini mini rakı kadehleri dolansa, kahvelere eşlik etse yazın yaptığımız vişnişkolar ya da konyaklar... şam fıstıkları yine nerede ise çuvalla gelse önümüze... bulaşık saatinde eve gelen arkadaşlar cezveye sabunlu bez sürmeye kalktıklarında üstlerine atlasak yine... bizlerin evlerinde büyükler varken cezveye sabunlu bez sürülmezdi, sadece su ile yıkanırdı, ola ki değdi, atılırdı cezve, büyükler içmezlerdi o kahveyi...
şimdi artık eskimiş gelinler ve damatlar geldiklerinde şaşırırlardı o kabile haline, her kafadan bir ses çıkışına, herkesin birbirine takılmasına, kahkaha seslerine, ama şekerim ile başlayan hararetli konuşmalara, ne olduğunu anlamadan üzerlerine kalan görevlere, adetlere, kavgasızlığa...
Bizlerden sonra o kalabalık tarih olacak galiba.
2miz çocuk konusunda çürüğe çıktık
en az dördümüz evlenme niyetinde bile değil
yaşlarımız 40ları zorluyor
2 kişide umudumuz...
ama açığı kapatmak için yetmeyecekler sanki
yetmeyeceğiz...
ama güzel yaşadık be yaw, çocukluk tam olması gereken gibi idi...

No comments:

Post a Comment