Wednesday, October 14, 2009

Dedim... Dedi... / 2

Dedim yüzün necedir? Söylediğini anlamaktan acizim.
Dedi yüzüm bencedir. Anlamak için ilişmek gerek.

Dedim halin necedir? Durduğunda, yerini gösteren tabelalar okunmuyor?
Dedi halim sencedir. Okumayı dayattıkları gibi değil, yüreğinle okuman gerek.

Dedim yaşam yeşermiyor dayatılan yerlerimde, gözüm seçmiyor yazılanları…
Dedin gününe başlama biçimin yanlış. Abanmadan soracağın zamanlar gerek.

Dedim alçakça dillendirilen her şeye bir tutam giydiresim var.
Küf olmuş zamanlardan kalan miras kokutuyor yerlerimi.
Kana bulanmış gözümü aralasam ne olur?
Kırmızı bir flulukta geçiyor bu zorba ömür…

Dedi direneceksin. Kim geldi ise yamacına, bir sebepten geldi.
Yüklendiğini sandığın her şey, sandığın içinde saklı şimdi.
O yüzden küf kokmaların, ömrüne yeni gelenlere…
Kan dolarsa da dolsun. Açacaksın gözlerini…

Dedim yüreğim seğirmiyor artık. Seğirtecekler de yorgun.
Dedi o senin yorgunluğun. Ulaşasın varsa, illa bir mola zamanı bulursun.

Dedim sen necesin? Anlıyorum dilini, ama konuşamıyorum.
Dedi önce olman gerek. Oldurduğun yerlerini törpülemen gerek.

Dedim nereye kadar bu törpü? Olan yerler yitmesin?
Dedi bırak yitsin her biri…
Senin olmak dediğin, yitmekten geçen sınavın…
Yitirdikçe bulmadın mı sana dairlerini?
Gün ola, devran döne… Çitile artık geçmişini…

2 comments:

  1. off uruk offf yine ne güzel yazmışsın...
    törpülemekten de yitirmekten de sıkıldım ben ama. hala devam mı etmeliyim

    ReplyDelete
  2. başka türlü olmuyor. en azından bende olmuyor. varsa daha bir kolay yolu, onu denemeyi isterdim sanırım. bu yöntem çok yorucu.

    ReplyDelete