Friday, November 12, 2010

Saatlerimize bakıyoruz...

Evet, saatimize bakıyoruz
Cuma, 14.51
her hangi bir dosya devri yapıldı mı? hayır
Ne zaman gidiyoruz?
bugün son
Patron sorar, sen evden de bakacak mısın işlere?
Cevap verilir: ya tabii ki bakacağım, ama ben numuneleri göremem, Seden takip etsin

Patron x firmadan iş var mı diye sorar.
Cevap: evet var ama ben dönünce o işleri alacağım
Patron: E 4 ay biz o firmadan iş almayalım mı?
Cevap: evet, benim müşterim o, hem siz beceremezsiniz....
Patron: Ben odama gidiyorum, sonra konuşuruz!!!

Örnekteki patron 55 yaşında, 15 yaşından beri bu işin içinde, dile kolay 40 sene
diğer zibidi 28 yaşında, 5 senedir işin içinde
Densizlikten örnekler dinlediniz

diğer şirketlerde de hamileler bu haltları yiyorsa, neden patronlar hamile istemiyor gayet net anladım.

Aman kimseye kadın olduğunuzu söylemeyin!!!!!

Önce ev kadını idi...
Sonra ev hanımı olduk
Şimdi ise ev bayanı olmuşuz

Nasıl bir aşağılık kompleksi ise, nasıl bir sonradan oldumcuk kibarlık budalılığı ise

Thursday, November 11, 2010

Bugün ne öğrendik?

Densize yardım edersen, seni kendi asistanı zanneder...

Örnek:
Fiili durumundan ötürü şahsa acırsın, ve yardım teklif edersin
Ne kadar yardım edilir? Kendi işin elverdiğince
Gemi azıya alan kişi "al şunu da yapsana" diye bir cümleyi kurar
cinleri tepesine çıkan kişi, ayağını uzatır masanın üzerine ben yarım saat kestireceğim der
masada hafif yan dönerek bir taraftan da bu postu yazar

1 iş günü daha, ya sabır....

İş Zekası

yazmak istiyor muyum bu konuda?
Evet
diyecek çok sözüm var mı?
Evet

Her şeyden önce, sanırım ben burada yaşadığımdan sonra hamile kalmaya tövbe ederim.
Eğer bu şekle dönüşeceksem, kesinlikle istemiyorum.
Her hamile kalan mı böyle? Bana mı bu rastladı?

Zıçtığımın vicdanı, konuşmama izin vermiyor. ama Allah aşkına insan izne çıkacaksa işlerini toplamaz mı? 4 ay olmayacaksa? Zaten daha burada iken işleri saldığın için her şey karman çorman, gerçi önceki senelerde de durum farklı değilmiş.

Müşterinize ya da imalatçınıza bağırmak için sebepleriniz neler olur?
Öyle sebeplere şahidim ki, bugüne dek kaçan müşterilere/imalatçılara nedense şaşıramıyorum.
Bir insanın İstanbul dışında büyümesi çoğu zaman artıdır, ama orada yetişip burada İstanbul'lu formuna bürünmek isterken adapta-terbiyede ipin ucu kaçtı mı, iki arada sıkıştılar mı iş zor...

2 ayrı katta çalışıyorduk diğer çalışanlarla, aralık itibarı ile tek bir katta birleşeceğiz. şimdiden izinden dönünce milletle nasıl kavga edeceğinin hesaplarında...
Yersiz huzursuzlukları sevmiyorum.

cuma'dan sonra 4 ay neyin ne olduğunu bileceğim.
sonrası için ayrı odaları umuyorum....

bir iş günü

sabah 7de başlayan iş günüm ertesi sabah 5te bitti
şimdi 3 saat uyuyup işe döneceğim
güya acenta olarak çalışıyoruz
hangi üretici bizim kadar çalışıyor merak ediyorum

bir de hamile kalırsam bir gün, bana şunları hatırlatın:
- ben hamileyim diye kimsenin iş yapmasına engel olmamalıyım
- ben doğum iznine çıkarken seden her şeyini 1 ay önceden teslim ettin değil mi diye sorun

büyük konuşmayayım ama sanırım ben öyle bir hamile olmam
cuma son gün, çarşamba cebren ve hile ile tüm makinesini kopyaladım, zira hiç bir şirket için açılmış tek bir dosya yok, laptop kendisi ile gidecek
maillerini bile kopyalattım
ama bilin şirket makinesinde hangi mail programı kullanılıyor?
windows live mail....

ev için bile uygun olmayan bir programı, nasıl bir zeka ile insan işte kullanır, allah aşkına aklı eren bana açıklasın

dün itibarı ile ocak 15e yetişecek 182 modellik sipariş poposuna patlayan seden, ayrıca yaklaşık 7800 mail içinden yürüyen siparişleri keşfedecek

ha 0 182 modelin, her biri için minimum 5 sayfa açıklama içeren dosyaları da tercüme edilecek tarafımdan.
Bayram tatili mi dediniz? 9 gün mü dediniz?
Popomla gülüyorum af edersiniz....

Monday, November 8, 2010

Kısmet Profili, Kadın Önyargısı, Aile Gazı, Kodumun Statükosu, One Nite Band, Ucubelik Kurumu

Yeni insanlarla tanışırken; “Adım şu soyadım bu... Bilmemkaç yılında şurada doğdum, evliyim ve bir çocuk babasıyım, tanışma aktivitesi içindeki diğer arkadaşlara başarılar dilerim” formatındaki yüzeysel özgeçmişi (azgeçmiş), yaklaşık 2 yıl önce değiştirmiş idim, bilen bilir. Artık bu tip sunumlarda kullandığım metinde “Boşandım ve bir oğlum var” ibareleri bulunuyor.

Tatlısu “duyarlı insanlarının”, kadın ruhundan anladığını iddia ederek avlandıkları Cinsel Hazlar Sabit Pazarı’nda tezgah açmaktan itina ile kaçınan bedenim; bana hala “tek eşlilik candır” diye fısıldayan beynimi dinliyor. Modam geçmiş, çağdışı kalmışım. Lakin nema problema... Zira içinde nefes alacağım çağ bu çağ ise, dışından bakmak daha eğlenceli duruyor.

İşte bu ucube Uruk Hai; hala “İlişki özeldir, et pazarlığı yapılmaz. Sadece seks için, bilimum sıvı ortalığa saçılmaz. Hayatındaki herşey değerlidir ve hepsini değenlerle paylaşmalısın. O halde vücut sıvılarıı da kamu yararına, bir nevi amme hizmeti gibi dağıtma!” desin dursun... Hayatım one nite show formatında akıyor. Garibi, sorumlusu ben değilim!

Hala sevebilen, duygu üretebilen yerlerim varken hazır; bir kadını yaşamımın merkezinde bir yere koumlandırayım dedikçe; işte bu en baştaki az-öz geçmiş sayesinde, birtakım bedenlerin gecelik atıştırması haline gelmekten çok sıkıldım yahu... Şöyle açıklayayım:

Biri ile tanışıyorum, hoşlanıyorum. Hoşlanıyor. Zemin top oynamaya müsait, hava şartları elverişli. Bundan sonrasında gelişen bir iki saatte, birbirimiz hakkında sorular soruyor, doneler elde ediyoruz. Değerlendirme süreci başlıyor kafada... İki taraf da tartıyor aldığı yanıtları: Duyarlı mıyız? Saygılı mıyız? Özel bir yer konumlandırabilir miyiz? Götürmeye mi çalışıyoruz? Vs. vs...

Sonra ben doğal olarak hayatım ile ilgili donleri sunarken, dul ve bir oğul babası olduğumu belirtiyorum. En fazla 24 saat içinde bir mesaj düşüyor ya posta kutusuna ya da cep telefonuna: “Canım çok tatlısın, seninle zaman geçirmek çok keyifli. Ama sorun sende değil bende... Arkadaş olarak sürdürelim mi?”

Kafadaki kaygılar aynı ve çok net:

1- Oğlu ile ilgilenecek.
2- Eski eşi, oğlu yüzünden hep hayatında olacak.
3- Evlenmiş ve boşanmış. Doymuş bir şeylere...
4- Başkasının çocuğu hayatımda olacak...

O zaman bende bir tiksinmedir başlıyor, bir türlü de durmuyor. Çok değil bir akşam önce, birer kaeh içkinin yanında konuştuğumuz hayat, bakış açıları, duygular, gelecek vs. ile ilgili konular, sunulanlar, insanı insan yapan tüm değerler o masada bırakılmış... Artık bu adamı tanımlayan, sifatlandıran, karakterize eden sadece tek bir kalıp var: Dul ve çocuklu....

Evet, böyleyim. Evet iki sıfat için de gurur duyuyorum. Kangren bir ilişkiyi bitirebilme cessareti gösterdiğim ve gelecekteki olası yalnızlığa rağmen bunu göze aldığım için hiç pişman olmadım ve hala bu kararımdan ötürü kendimi övüyorum ara sıra, ayna karşısına geçtikçe... Evet bir oğlum var ve hayatımı anlamlı kılan birkaç insandan biri... Şu ne idüğü belirsiz, adına yaşam denen sidik yarıştırma platformunda “Evlat, sen ne güzel birşeysin” diyerek bakabildiğim yegane yüzü gördüğümde “Ulan Uruk Hai, sen demek ki böyle bir güzelliği sunabiliyormuşsun” diyebiliyorum.

Bu iki sıfatımı; suratıma sanki artık bir ucubeymişim gibi yapıştıran, kafası kalıplarla doldurulmuş tüm kadınlara söylenecek bir milyon ve üzeri küfür varyasyonum var. Sıralamaya üşeniyorum.

Yazarın notu:
Şarap + şömine ateşinin birleşmesinden oluşan kızıllık, bir tek masum yanaklara yakışıyor.

Sunday, November 7, 2010

pazar keyfi

sevgili blog sakini, benim pazar keyfim koca fincan çaydır, mümkünse 3 tane arka arkaya..anca kendime geliyorum.Bundan da başka keyif tanımıyorum en azından şimdilik...iddialı olmamakta fayda var.

Wednesday, November 3, 2010

vır vır

feci içim sıkılıyor
aradaki manasız kahkahalarım sevkten değil

sabah 5te ağrı ile uyanmamalı insan
çocuklar duymasının filmi de çekilmemeli
ahmet hakan daha da konuşmasın oktay ekşi için
oktay ekşi gitti ise, salih memecan neden koltuğunda?
uzan'ın gittiği erotik klüpten bize ne!!!!
verdikleri destek haplar filan işe yaramıyor, kış uykusuna yatasım var
furminator denen kedi tüyü aleti bir mucize, kedisiköpeği olan herkes alsın, ev dergileri bile aleti tanıtsın
en çok para kazanılan müşteriye döver gibi birmailin basit bir konu için yazılmayacağı birilerine açıklansın, anlatılsın ki ben akşam 11de birmail görüp, salağa yatıp ortalık sakinleştirmeye çalışmayayım
son 10 gün kalmışken dosyalar artık devredilsin, zira z.i.k. gibi kalacağım akabinde, gerçi detaylarına hakim olunmayan dosya nasıl devredilecek ayrı konu
dün akşam erso ramazotti'yi ilk 84 yılında keşfettiğimiz aklıma geldi, 26 sene olmuş, vay be
dün akşam Diggiloo Diggile yi hatırlatarak aklıma sokan ve hala mırıldanmamı sağlayan hanımefendiye saygılarımı sunarım :)
nakkaştepe yolumu halleden kaldırım çalışmalarına saygılarımı sunarım, erenköy-mecidiyeköy tam 2 saat sürdü

şimdi çıkıp işe gitme zamanı

Thursday, October 28, 2010

Fem

Benim olmadin gozum gormuyor
Olesim var ya yurek yetmiyor
Seytani duydum cek git diyor
Beni gonderme
Benim olmadin yaniyor canim
Sorasim var ya dunum yarinim
Kafam almiyor bana mi kiydin
Derim ogretme
Kucucuk yuregimle ben sana
Adam boyu sevdalar buyuttum ama
Inandiramadim
Buyu bozuldu dunya yalan
Icimde bir seytan durmadan
Yagmurlar dusuyor uzerime
Yar benden geciyor bile bile
Emir kimden niye soldu cicegim
Sendin ben gonca femdim

böyle bugün...
http://www.dailymotion.com/video/xdt8lz_sibel-alay-fem_music

Wednesday, October 27, 2010

zehirlendim AMK

sıçarım böyle işin içine..mahvoldum lan...bittim valla..
daha yeni kendime geliyorum..

Sunday, October 24, 2010

Allah akıl fikir versin

Popomu topladım ya az bir şey, canım waffle çekti.
dün gece de 2 civarı çekmişti, abbas kapalı idi, başka yerden söyledik, mok gibi idi af edersiniz...

şimdi yine düştü aklıma, çağırdım abbas'tan
frambuazlı çikolata, muz ve yeşil fıstık

gitti misafirler, ev toplandı, benden başka herkeşler uykuda
ben waffle peşinde
beni belçika yağmurlarında yıkasınlar :)

Bazı günler iyi geçmez

İlaç kokteylleri sabaha karşı 3 gibi işe yarayınca uyku geldi. Tatlı tatlı uyuyup tatlı tatlı uyandım hazır bir kahvaltıya. Kahve koydum, üzerimi değiştim, sağlıklı bir gün gibi her şey. Yolcu edip, kredi kartına el koydum her hafta sonu gibi. Eve alınması gerekenler var, mutfak boşalmış, ayın dergileri alınmamış... Önce yarış dedim, nasıl olsa kayıtlı, başladım seyretmeye, o ne? Yağmur, güvenlik araçlı start, 15 tur hala keyifsiz. Hadi dedim bari dışarı işlerini halledeyim. Önce kangurum ve market alışverişi, akşam üstü getirsinler. Sonra haftalık et, evin erkeği et dışı bir şey yemeyince alınacaklar listesinde baş sırada. Ya beeves'ten ya da gurme garage'dan. Malum ithal et vs derken her yere güvenemez olduk. Biraz köfte, biraz tavuk, biraz pestolu antrikot, bu da tamam. İstikamet optimum, evin erkeğinin sonbaharlık giyeceği kalmamış, kazakları eskimiş. Saat 11 buçuk, güzel, daha çok kalabalık değildir. Hızla içeri giriş, bir kaç uzun kollu polo, 2 gömlek, 2 merserize kazak. Hepsi 100 lira, basicleri ucuza getirmeyi seviyorum, seri sonu hikayesi güzel. Kangurumdan bir iki şeyi almayı unuttuğumu fark ediyorum, e hadi migrosa, jet kasa var nasıl olsa, 2 dakikada çıkarım. Bok çıkarım!!!! Sadece 1 kasa açık ve teknoloji özürlü tüm bireyler jet kasada. 2 kişiyi dayanamayıp azarlıyorum 10 dakika bekleme sonrasında, birinin alışverişini ben bitiriyorum, el atmasam sabaha dek oradayız.

Sonra telefon çalar, akşam çocukalr maça gelsin mi? Gelsinler. Tekrar gurma garage, biraz daha köfte alış. Hızlıca düşünme akşam ne verileceğine dair, köfte, püre, pilav, zeytinli ekmek, birer kaşık acuka köftelerin yanına. Nasıl olsa sofraya oturmayacaklar, servisi kolay. Evet, başarılı seçim.
Eve dönüş. hadi yarışı seyredeyim. amanın Button 12., yuppiiiiiii vettel motor patlatmış, süper haber. webber'e üzülüş, hamilton ikinci, iyi haber ümit bitmedi, ama seziler bu sene alonso diyor.

Bir parti çamaşır yıkanmış, hadi kurutucuya. diğerleri de makineye yıkanmak üzere. Çocuklar gelmeden eve bir süpürge tutup toz almalı, hay allah akşam kedilerin kumunu temizlemeyi unutmuşum. Daha iş için hazırlanacak bir iki dosya var, arkasında da haftalık iş planı çıkarılmalı. Cuma günü acelesi olan ben değildim. Karşımdaki hazırlandıktan sonra tuvalete gittim, çantamı topladım. kapıda of pof bekliyor. ayyyy dedim, bugun programsız olacağım tuttu, beklettim seni :) Hadi dedikçe ay şunu unuttum, ay şu ay bu derken 15 dakikayı aşkın beklettim. İntikam saati!!! yolda ah uh of pof geç kalıcaz, güldüm dedim ben her gün x lira verdiğim derslere giremezken bu kadar söylenmiyorum, her akşam seni böyle bekliyorum; biraz geç kalmak öldürmez, arkadaşlarınızın evi kaçmıyor ya?
Ay ama sadece 15 dakika geç kalıyorsun sen...
Dedim pardon? Neye göre 15 dakika?
Ders başladıktan 15 dakika sonra ben garaja giriyorum, park yeri arıyorum, geç kaldığım için çoğu zaman ite ite arabayı valeye veriyorum, hoppp +6 lira, park yerinden gitmem soyunmam ders yerine çıkmam 10 dakika dersin 30 dakikası geçiyor, son 30a giriyorum. Baştaki ısınmaları kaçırdığım için ağrıyan sağım solum kdv si.

Ses yok. Umarım sorun çözülmüştür.
Son 3 hafta, sabır....

Ben işlerime geri döneyim, daha alınanlar yerleşecek, bulaşık makinası çalışacak, mini temizlik, arkası iş. Sekiz dedi mi gelir bizim yamyamlar.

Saturday, October 23, 2010

Ne zaman?

Ağrıya ne zaman isyan etmek lazım?
Gözden yaş getirdiğinde mi?
Etten et koparken mi?
İlaç kokteylleri bile kifayetsiz kaldığında mı?
Acıdan ağlarken uyuya kalındığında mı?
Ağrısız bir gün özlendiğinde mi?

"Sıkıldım"

Tuesday, October 19, 2010

Zaman

Kırdım mı şeytanın bacağını?
bilmem... 3 dakika buldum, yazıyorum hemen

Zaman ve Saygı

* ipleri kimseye vermeyi sevmiyorum, birine tabii olmayı da. bu yüzden işe kimse ile gitmeyi sevmem, +1'im var işe gelirken. Her sabah min. 4 dakika geç kalan, akşam iş çıkış saatimi mutlaka aksatan, sabah işe erken gelme arzumu görmezden gelen... Çok sinirliyim, çok geriliyorum, sanırım doğum sonrası konuşmam gerekecek, şu an kıyamıyorum zira... Sabah benim köprü trafiğine 4 dakika geç girmem, 20 dakika attırıyor. Ofise girer girmez işe adapte olabilenlerden değilim, yarım saate ihtiyacım var, kahve-çay-cola içmeli, gazetelere bakmalıyım. o 4 dakika yüzünden işe gelişim 9.20, kahvesi vs derken saat 10... Benim iş ahlakım değil ki bu. Üstelik 20 dakikada geleceğim yolu 1 saatte gelmekte istemiyorum, arabamı yıpratmak istemiyorum, fazladan benzin harcamak istemiyorum, yorulmak istemiyorum, arabanın içinde tıkılı kalmak istemiyorum. Yolda joy fm ya da power türk'te dinlemek istemiyorum, zira sabahları uykum açılsın diye daha hareketli bir müziğe ihtiyacım var, biner binmez açtığım kanalı çevirmek doğru değil, ben geriye döndürdüğümde, tekrar istediğin yere almakta doğru değil.
Akşam ben x saatte çıkacağım dediğimde, şayet benimle geleceksen benimle o saatte hazır olman gerek, tam o saat geldiğinde çantamı toplayayım, tuvalete bir daha gireyim, ay son bir mail yazayım dediğin zaman benim tüm programımı alt üst ediyorsun. Ben tüm bu sıkışıklığın içine spor sıkıştırmaya debeleniyorum, yoksa ilaçların vucuduma toplattığı su ile ben balon olacağım. anasının dini kadar para ödenen yere de bir zahmet gidebileyim, son dakika çıkardığı ekstra 20 dakika benim hayatımdan çalınıyor. Kaldı 4 hafta iznine ve 4 ay o işleri de ben benimkilere ek olarak takip edeceğim. Daha devir yapılmadı... hiç bir yüklemenin doğru düzgün dosyası yok... ve ben evden de takip ederim bunları hayali var. Popoma kaçacakları gayet net görüyorum. Sorumsuzluk bence bu. Yerini-önemini kaybetme korkusunu görüyor ve anlıyorum, becerebildiğimce anlayış gösteriyorum, ama çocuk eyler gibi davranmak zorunda da bırakılmamalıyım. Çok tatlı, çok seviyorum, beraber çok eğleniyorum ama ucu bana dokunacak şeylerde gösterilmesi gereken saygıyı göremiyorum. Şimdilik olayı hormonlara yorup sabır içerisindeyim, ama dönüşte bu iş böyle yürümeyecek...

* Şimdilik gözüm iş dışında bir şey görmüyor, ilaçlar görecek hal bırakmıyor zaten. En zayıf yer olarak dişlerimi buldular bu sefer, oraya saldırıyorlar. Bir de gözlerim, bu hafta göz doktoruna gitmem şart... Okumayı geçtim, yürümek bile azap şu an, mesafeyi ayarlayamıyorum, ayağım sürekli boşlukta gibi...

* Bunlar şikayetler, ama bütünde kendimi fena hissetmiyorum. Bir ritm tutturdum gidiyorum. Yeni koşullara adapte ettim kendimi. Yeni koşullarımı yaratmamı zorunlu kılanların sitemleri ise göz yaşı döktürdü bu sabah. Çok değil, çabuk toparladım. Resmi değiştirmeyi isteyen ben değildim, resim değişirken her koşulun aynı kalamayacağını öngörmek gerekiyordu. Ben nelerin beni beklediğini bilerek topladım her şeyi. Gönlümden geçenlerle yapabileceklerimin farklı olacağı büyük bir sır değildi. Her şeyin sonunda beni suçlamak ne derece akıllıca bir seçim bilemedim... Hem tekme at, hem de düştüğünde neden ağlıyorsun de... Dalga geçmek böyle bir şey işte.


Saturday, October 16, 2010

Ne idüğü belli olmamak, Türkçe ? İngilizce ? THY Twitter'da...Kocaman bir şaka

Internet hakikaten kocaman dünya, yapıyorsun birşey, sonra seni kocaman maymun ediyorlar ruhun duymuyor.
Çıktı ya şimdi bir sosyal mecra fırtınası hadi biz de gelelim, follower'larımız olsun, insanlarla duygusal bağ kuralım, paralar harcayalım, dönüşünü alalım..

Bir de bunlar çıktı işte, ulan kurmuşsun birşey ismi Turkish Airlines, altında Turkish Airlines'in resmi twitter kanali diyosun yari türkçe, yari ingilizce be mübarek adamlar hiç mi dikkat etmiyorsunuz be ?
Hadi geçiyorum yukarsı böyle aşağıdaki tüm feed'leriniz türkçe..e o halde niye turkish airlines ?
madem turkish airlines o halde niye feed'lerin ingilizce değil ?
Ben söyleyeyim hemen çünkü düpedüz salaksınız hepsi bu kadar, işgüzar adamların, işbilmez ama işsatar çoluğun çocuğun eline düşmüşsünüz..
Kurumsal itibarında böyle maymun olur yaban ellerde..hastasıyım böyle işi projelendirip, yöneten dangalakların para kazanmasına..

Wednesday, October 13, 2010

Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur bu blog..Sevgili Günnük!

Sevgili Günnük;
bugün ceren’in pıtısını gördüm. anasınıfındaki tüm kızları elliyorum, pipim mermer gibi oluyo.
yazı yazmayı iyi öğrendim, tüm kızlara yazıyorum.
efruz ipnetorundan 30 misket üttüm öğle tenefüsünde sonra onları 2-C den selin’e verip onuda bi yokladım.
sümük yedim. bu kadar bitti.
24-06-1987


Diyeceğim o ki blog'u boş bırakmamak lazım :)

Sunday, October 10, 2010

Günün şarkısı : Radiohead- Optimistic

Severim pek çok, pek çok ama ben...

Flies are buzzing around my head
Vultures circling the dead
Picking up every last crumb
The big fish eat the little ones
The big fish eat the little ones
Not my problem give me some

You can try the best you can
If you try the best you can
The best you can is good enough
[x2]

This one's optimistic
This one went to market
This one just came out of the swamp
This one dropped a payload
Fodder for the animals
Living on an animal farm

If you try the best you can
If you try the best you can
The best you can is good enough
[x2]

I'd really like to help you man
I'd really like to help you man.....
Nervous messed up marionette
Floating around on a prison ship

If you try the best you can
If you try the best you can
The best you can is good enough
If you try the best you can
If you try the best you can
Dinosaurs roaming the earth [x3]

Burdan deneyin: