Monday, May 14, 2012

geçti bitti bile






































Wednesday, May 9, 2012

yorumsuz


salak

babasının, hayatta en sevdiği adamın, doğum gününü unutup program yapmaya kalkan salak benim
başkasını aramayın

Tek

Teklik...
Tek başına iken hoş
Tek eş ile hoş

Yanına eklendikçe kelimeler, yerini sevimsiz anlamlara terk ediyor
dil sürçmesi ile örtülmeye çalışan, bilinçaltı sürçmesi ise baştan beri neden hayır dediğimizin kanıtlarından biri

Tek millet, tek bayrak, tek din...
Ne hakla?
İnancım ile devletimin alakası ne?

Freni patlamış şekilde, kafasındaki resim için yakıp yıkmaya devam eden bir buldozer...
Kurulduğundan beri var olan mozaiği hunharca katleden bir sanat düşmanı...
Ve hala uykuda bir millet...

Caffé?



9-17 yaş arasını senede 8 ay, her tenefüs şu koku ile geçiren birinin espresso sevmemesi mümkün değil
çoğu okulda çocuklar saate bakardı ders bitimini görmek için, bizse zil çalmadan yaklaşık 1 dakika önce bilirdik, koku her yeri kaplardı

Tuesday, May 8, 2012

Forever

Young


Ready or not here i come / Ayvalik

Hayatta ne istersen o'sun aslında..Hepsi bu..
Özgürlük mü ? sanırım...

Çocuk


Gel de

Gel de julius'u sevme
sabah şirinim benim

ay

cumartesiden beri bir başka doğuyor
gönül isterdi ki o doğuşu ayvalıkta seyredeyim, masada olayım, içiyor olayım
ve o sarhoş etsin
akşam 10 gibi eve gidip, oturma odasına girdim
tam koltuğa uzanıyordum ki gözümün içine girdi o kızıllık
seyrederken uyuya kalmışım

Monday, May 7, 2012

Eşekler de güler

sorun şu ki düşünemezler
ama düşünür taklitleri fena değildir

bunu da gördüm

İlkogretimde ogrencilere sut dagitiminda sutten etkilenen laktoz hassasiyeti olan cocuklarin arkasinda bir dram var! Sut icmeyen /icecek imkani olmadiklari. Bu imkani saglayan Basbakanim ve onun ekibine tesekkur borcluyuz.

Şarapsever Yogası


....

çocukken pazar kahvaltıları sucuklu yumurta demekti
sonra poğaça oldu
sonra araya sandviçler girdi
sonra hiç yapılmaz oldu
zaman geçti, yine sucuklu yumurtalar geldi ama bu sefer sucuk ayrı, yumurta ayrı yapıldı
sonra omlet geldi
zaman geçti sadece peynir-domates-salatalık oldu, çay katıldı
bir ara simitler nutellalar oldu
dışarıya gidildi, ne varsa o yendi, kahveler içildi
zeytinler eklendi bir dönem, kahve filtre oldu
sonra biberli yumurta modası çıktı
yine domates salatalık peynire dönüldü

kahvaltıda bile istikrarı olmayan bir bünye olduğumu kabul etmenin zamanı geldi galiba
ya da açıyı değiştirip tekdüzeliğin sevilmediği söylenir
yeni tatlara açık olmak denir
öğrenme hevesi denir
yaratıcılık denir
denir allah denir

optical illusion

vesile ile tüm yanılsamalara gitsin

Kıyıköy

Durdurulamaz gezilerimizden biri ile daha kaşınızdayız
çelebi gibi şefaat yerine seyahat dilemişiz gibi, vuruyoruz gidiyoruz yollarda
seyahatin kötüsü olmaz, kısası uzunu olur kapsamında günübirlik gezdik bu sefer
Elixir beyin, süper park becerisinin yanında, engin rota bilgisi sayesinde hem boş hem de pek hoş yollardan gidiyoruz.
Bu sefer ki hele öylesine güzeldi ki, çoğu noktada öenem kapalı, hayran hayran etrafı seyredebildim sadece.
Kendimiz çekmemek ile beraber, komşi bloglardan aparttığım fotolarla size fikir vereyim:

bir de aralara serpişen gelincikler vardı ki, nasıl piç nasıl sevimli idiler anlatamam.
Efenim, tabii ki şehirli çocuğu gibi, temden basıp Saray oradan da Kıyıköy yapmadık,
şu manzaralar varken kim ne yapsın, temi, hızı
girmediğimize pişman olduğumuz yollar da oldu
mesela çilingoz
bir daha ki sefere artık
yemek faciamızdan sonra, bir yola saptık ki, tüm yol evet güzeldi ama o 2 gidiş 2 dönüşten 4 kmlik yol başka idi
bildiğiniz jungle
kuşlar seranatta
radyoyu kapatıp, onları dinleyip, yeşil tonlarını seyrediyorsunuz sadece
ve hayır neresi olduğunu söylemeyeceğim, bir daha gittiğimde orayı sağlam bulmak istiyorum zira

yolun dedikoduları arasında, tam zamanında tuvalet ihtiyacımız şiddetle baş göstermeseydi, kazaya kurban gitme ihtimalimiz var. tam anlamı ile verilmiş sadakamız varmış.
Aynı yoldan geriye döneceğimiz hayal ederken, bu kaza sonrası Çerkezköy üzerinden ev yoluna döndük.  Arada mudo outletten bir banyo paspası bulunması almam gereken bir hediyeyi kısa yoldan hallettirdi.
Sonra dağıldık evlere.
Tabii dönüş saati itibarı ile beni feci trafiklere sürükleyen yolun tek güzelliği muhteşem bir ay doğuşunu izlemek oldu.  aşağı yukarı şu oldu manzara cumartesi gecesi:
yukarıda gördüğünüz arkadaş florida'da doğuş ama, maksat gözünüzde canlandırabilin sahneyi.
eh bunu görüp azıcık içmemek olmazdı...
sonrası tatlı bir uyku yatakta döne döne

The Avengers

cuma akşamı elixir beyciğimin katkıları ile gittik filme trump tower'da
burada mı seyretsek
lan acep istinye park 12 mi yapsak derken, paşa paşa yerimize oturup seyrettik
iyi mi yaptık? evey beybi, pek iyi yaptık
arasız seyretmenin getirdiği küçük bir çiş krizi yaşamış olsak bile, keyfimiz kaçmadı
en iri kahraman hulk olduğuna göre en sevilen karakter sorusuna vereceğim cevap belli, lakin hulk'ı gerçekten pek şirin göstermişler
Spoilera girmesin deyu, sadece taş devri bambam diyeyim
filmi seyrettiğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız, acıdır hala aklıma sahne geldikçe gülüyorum, geçen 48 saat bir şey değiştirmedi :)

gidiniz efenim, pişman olmayacaksınız

sezon açıldı

dün yüzdüm ben
nihayet
tek başıma
biraz üşüyerek
ama buruşana dek sudan çıkmayarak

bir arkadaşımın evine el koydum dün, kendisi bir yere gidiyormuş bir geceliğine, kediler mediler hık mık derken atladım ben, bakarım ben, sen dert etme :)
önce güneşlenmekle başladım
yanımda ne mayo ne bir şey
geçtim bahçenin kıyısına
sütyen/külotta bikini olur yoklukta
döne döne yanarken, acaba dedim, olur mu ki dedim, bir ayağımı soksam ya dedim, bir baktım içindeyim
geçen hafta şile'de içim gitmişti
deniz değil evet, ama su nihayetinde, mavisi de var
önce bir iç titremesi
yüzmeye devam ettikçe, geçti
1 saate yakın yüzmüşüm
yorulmasına yorulmadım ama üşütmekten korkmadım değil
biraz kuruyayım derken de tatlı bir uyku bastırdı
hiç direnmedim
bıraktım kendimi
bir kaç haftanın uykusuzluğuna inat, nasıl güzel geldi
ohhhhh be yahu...
bu haftada ayvalıkta gözüm kararır mı bilinmez
ama mayosuz yola çıkmam arkadaş
private beach olmayacağına göre etrafta, herşeyi atıp girilmez
ama ne yalan söyleyeyim özlemişim çıplak yüzmeyi
özgürlüklerin en güzeli

Kıyıköy / Deniz Feneri Restaurant

Tek cümle yeter aslında anlatmaya
Gitmeyin kardeşim
Gidilecek yer değil
Manzara şahane, ortam temiz
ben peynirim yer içerim, başka da bir şey aramam diyorsanız gidiniz tabii ki
ben hazır alınmış mezelerle mutlu olurum, superfresh veya muadili kalamar beni bozmaz diyorsanız yine gidiniz
salata yerine önüme çöpte koysalar yerim diyorsanız yine gidiniz
ha ama bakın taze ekmek var ve ekmek güzel
nadirdir tatilimsilerde huysuzlandığım, aman boşver demediğim
burası evlat acısı gibi çöktü yüreğime


Saturday, May 5, 2012

Rivayet odur ki

bugün bir düğün var
iptal edilmiş olma olasılığı 50%
aşkla çaresizliği, kararsızlığı, kavgayı birbirine karıştıran, sürmesi mümkün olmayan bir şeyi hayata geçirmeye çabalıyorlar
Taraflardan biri 7-8 senemi işgal etmiş biri
korkuları çözmeye, aşmaya pek meraklı olması ile bilinir
ama bunun yanında ağzında pek dolaşan bir cümlesi de vardır: insan sevdiğini, kırmaktan, incitmekten korkmalı.

Lafların ağızlara yerleşmesi ile, içselleşmesi pek farklıdır malumunuz.
Kendisi ile bu çelişkiyi pek çok kez deneyimleme fırsatım oldu.  bugün bilemiyorum o nikah gerçekleşecek mi, ama dün kendisinin yeni bir atağını savuşturmuş, tınmamış biri olarak, diyorum ki kendisini kovmayı ben hazmetmişim.  Merak ediyordum, bir son dakika atağı gelirse, gerçekten kılım kıpırdamaz mı diye.  Kıpırdamıyormuş. Zaaf bitmiş, akıl almış yerini.  Malum akıl fazlaca olduğunda, sevgi pek barınmaz ortamda.

diğer kızcağızı düşündüm şimdi, verdiği savaşı, gayretlerini...
kendisinin değerinin ne olduğundan, hak edip etmediğinden bağımsız üzüldüm biraz.
bir hayat birleşmesi bu kadar ucuzlamamalı dedim yine.
çok özen ve emek ister o birleşme, korkulardan arınmak için çok çabalamayı gerektirir, arkaya dönüp bakmamayı, ilerisi için plan yapabilmeyi, saygıyı, özeni, sevgiyi dengelerde tutmayı gerektirir. ruhta azıcık bile olsa kaypaklık varsa, yürümez, yazık eder 2 kişiye.

Seçimleri her ne ise, şansları bol olsun, yolları açık olsun.


Bu gece

Hıdrellez ya
Uruk'um canım şu duayı paylaşmış
bende size yazayım



Hıdırellez Duası:

Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil sevebileceğim herkes de dahil, sağlığı iyi olsun.

Kalbi ritmini çalsın, yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun.

Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın.

Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın.

Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.

Sevdikleriyle bir arada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın, lafları birbiriyle başlasın.

Nesi varsa bölüşecek birisi olsun, nesi yoksa bulup getirecek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun, bazıları dünyada tek olsun.

Sevgisinin tamamını harcasın, harcasın ki ona büyük bir miras kalsın.

Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun, onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O her şeyine, her haline tek tanık olsun, bir hareketiyle güldüren bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun, kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın, aşık olsun, sırılsıklam olsun, kurumasın

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. İbadet eder gibi bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün, daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü dış gözüyle görsün iç gözüyle işine baksın

Neşesi bol olsun, kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde bir şey durup durup zıplasın, duydukları gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın, gürültü çıkarsın, saçma şeyler söylesin.

Çocuklukta en şımardığı ana sık sık gidip gelsin, nereye gidip geldiği bilinmesin.

Değiştirmek istedikleri değişsin, eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun, dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse içindeki güç dışındaki sevgi ona yardımcı olsun.

Bileği bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.

Bir şey ona sürpriz olsun. Günlerinden bir günü bir pakete sarılı olsun, açılınca içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın. Bugün 365’ten herhangi biri olsun. Öylesine bir Pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde unutulmaz bir Salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan bir şey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun, bir hayale gözünü yumsun. Hayalini kendinden saklamasın. Bir çizgi filmde olduğunu, her şeyin mümkün olduğunu unutmasın.

Bu duayı okusun, kendi sesiyle duysun, duası gerçek olsun.

Her kelimesine şükretsin, tek satırına nazar değmesin.

Amin!

Resim çizemediğim için, bastırdım fotoğrafları, akşam gömeceğim gül ağacının altına, tutar mı tutar, 40 senede ilk kez içimden geldi...


cumartesi

sabahlarına 6da başlanmamalı
sabahtan acil yetiştirecek iş olmamalı
keyif olmalı

nerden düştüm ki ben bu kadar keyif hastalığına? acaba annemin bahsettiği 40 değişimi başladı mı? bu mu? Elindeki nimetleri fark etmek mi? Bu sabahta fonda celentano var...
becersem de yolda çalabilsem...
ne güzel olurdu.
son işleri bitireyim ben, 9,30-10 gibi depar var
istikamet kıyıköy
günübirlik gezip gelecez
becerirsek 3-5 foto da olur
aklımda balık yemek
av yasağı başladı ya, bitmez bu istek
yeter ki yasak olsun


Friday, May 4, 2012

Confessa - ne itiraf ediyor

aşağıda dinledik ya confessayı
işte bakın ne diyor
sabahın köründen beri kafamda dönüp duruyor. che ne hai fatto del nostro bene... su confessa...




su confessa amore mio hadi itiraf et aşkım
io non sono più il solo, l’unico artık ben tek değilim, biricik değilim
hai nascosto nel cuore tuo kalbinde sakladığın
una storia irrinunciabile kaçınılmaz bir hikaye

io non sono più il tuo pensiero ben artık düşüncelerinde değilim
non sono più il tuo amore vero gerçek aşkın değilim artık
sono il dolce con fondo amaro sono acı biten tatlınım
che non mangi più artık hiç yemediğin

ma perchè tu sei un’altra donna ama neden başka bir kadın olsun
ma perchè tu non sei più tu ama neden sen değiştin
ma perchè non l’hai detto prima ama neden daha önce söylemedin
chi non ama non sarà amato mai sevmeyen, hiç bir zaman sevilemez

che ne hai fatto del nostro bene? bizim iyiliğimiz için ne yaptın?
e’ diventato un freddo brivido dondurucu bir soğuk olsu
le risate, le nostre cene kahkahalar, akşam yemeklerimiz
scene ormai irrecuperabili bir daha gerçekleşmeyecek sahneler
io non sono più il tuo pensiero ben artık düşüncelerinde değilim
non sono più il tuo amore vero gerçek aşkın değilim artık
sono il dolce con fondo amaro sono acı biten tatlınım
che non mangi più artık hiç yemediğin

ma perchè tu sei un’altra donna ama neden başka bir kadın olsun
ma perchè tu non sei più tu ama neden sen değiştin
ma perchè non l’hai detto prima ama neden daha önce söylemedin
chi non ama non sarà amato mai sevmeyen, hiç bir zaman sevilemez 

quando viene la sera akşam olduğunda
e il ricordo pian piano scompare hatıralar yavaş yavaş kaybolur
la tristezza nel cuore yürekteki acı
apre un vuoto più grande del mare denizden daha büyük bir boşluk açar
più grande del mare denizden daha büyük
ma perchè non l’hai detto prima ama neden daha önce söylemedin
chi non ama non sarà amato mai sevmeyen, hiç bir zaman sevilemez 
che ne hai fatto del nostro bene? bizim iyiliğimiz için ne yaptın?
e’ diventato un freddo brivido dondurucu bir soğuk olsu
le risate, le nostre cene kahkahalar, akşam yemeklerimiz
scene ormai irrecuperabili bir daha gerçekleşmeyecek sahneler
io non sono più il tuo pensiero ben artık düşüncelerinde değilim
non sono più il tuo amore vero gerçek aşkın değilim artık
sono il dolce con fondo amaro sono acı biten tatlınım
che non mangi più artık hiç yemediğin 

First Time

Untitled...hehe

durduramıyoruz



chi non ama, non sara amato maiiiiiiiiiiii

dayanamayacağım

tutamıyorum kendimi



ti penso e cambiaaaaaaaaaaaaaaa il mondoooooo

sabahtan niyeti bozmak

sabahtan kafam beş karış havada...

aklımda bologna'da ki klasik kahvem, sokak arası, market yanı, tatlı kızlar servis yapıyor
fonda celentano
bir kaç prosecco, minik atıştırmalıklar, salami...
güneş aradan kaçıyor meydana doğru

ne işim var ki burada? çalışmak ne?
fonda bari adriano olsun da tipik -mış gibilere devam edelim

Thursday, May 3, 2012

utanma

7 milyon sut dagitilmi$, toplamda 1000 cocuga bi$eyler oldugu iddiasi var, 7bin de bir eder. Ayip artik ya, bi$eye de kulp takmayin arkada$!





şu yukarıdaki 2 satırı yazan bir rivayete göre insanoğlu, arkadaşımdı benim


vay arkadaş, vay


neler çıkmış hayatımızdan ve sanırım iyi ki çıkmış...

Bazen stres

süpriz gelen bir dilim pasta ile hafifler



Tell me tell me


sabır

PIRAYSLIS 3

sayısız kez ölümden dönen müşteriyi, patron eli ile tekrar öldürmeye kalkmak priceless

bundan artık sıkılmak
boğulacak hale gelmek
bırak gitsin deyip, bırakamamak da pakete dahil

PIRAYSLIS 2

sezonda en az 70-80 çocuk modeli yapıp, çocuk sahibi olamamak priceless

Wednesday, May 2, 2012

pırayslıs

ne kadar çirkinleştin diyen dürüst bir anneye sahip olmak priceless

bir de tek çocuğum güya....

başı bozuklar

Bildiğin başı bozuklarız
gezmek olsun da
nereye olduğu hiç önemli değil

riva diye çıkılan yol, kendini Şile'ye çevirdi
o sevmediğim, sevemediğim, kendi çirkin, insanı kötü Şile'ye vardık
limanda bir tur
sonra kaçış bildiğiniz
hani güneş, yol vs güzelde, şile güzel değil, bana hiç güzel değil
insanını sevmediğim yeri sevemiyorum ben

makul insanlar ne yapar? ya şile köylerine ya da ağvaya devam eder
ama hayır
biz rotayı kurtköye çevirdik
hani iyi ki çevirmişiz, arkadan arkadan giden şahane yeşilli, ağaçlı bir yol
oh dedik
saat oldu 2,5
karınlarda zil çalıyor, dışarıdan duyuluyor
viaport pakladı
kalabalık anlatılamaz
miting eksikti sadece

yine makul insanlar pendiğe gider, caddede dolaşır
ama hayır
istikamet ikitelli
ama büyük iş halloldu

oradan ver elini boğaz
trafik boş ya
kim tutar
güzel bir kahve, az dedikodu

hopppp akşam 8 olmuş...

cumartesi kıyıköy mü olsa? yoksa seden evinde oturup dolabını mı hale yola koysa?
daha çok var
kısmet deyip kapatalım

terazi

birisinin kalışı veya gidişi, artı eksi hesabına döndü ise
bırakmak en iyisi

yollar güzeldir
yenilikler güzeldir

Mayıs

Every once in a while, a month arrives that is so close to perfect that you want it to never end.


Bak susan Abla, bu doğru çıkmazsa, yedim seni...

Liselim!

“Bugün sabah saatlerinde, yurt genelinde geniş katılımlarla meydanlarda kutlama yapan erkeklerimiz, açtıkları pankartlar ve çektikleri halaylarla Milli Eğitim Bakanlığı’na teşekkürlerini ve sevgilerini iletmeye çalışıyorlar sayın seyirciler. Lisede okuyan öğrencilere evlilik konusunda vize çıkması, tüm ülkede sevinçle karşılandı. Şu an Taksim Meydanı’ndayız ve yüzbinler meydana akıyor. Yenikapı sahilinden Taksim’e çıkan güzergahta trafik tamamen kapatıldı. Mecidiyeköy ve Çağlayan’dan da akın akın insanlar meydana doğru ilerliyor. Kortejler arasında Minibüsçüler ile Halk Otobüsçülerini Kalkındırma ve Yaşatma Derneği başı çekiyor. Üye sayısı milyonları bulan “Kahveye Takılan Mahalle Gençleri Oluşumu” tarafından organize edilen bu büyük kutlama; başta Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerimizde olduğu kadar Erzurum, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Gaziantep gibi kentlerimizde de coşkulu katılımlara sahne oluyor. Şu an Taksim Meydanı’nda kalabalığın içindeki arkadaşımıza bağlanıyoruz. Yerde son durumlar nedir Hakkı?”

 “Sacettin, burada inanılmaz bir coşku havası hakim. Adım atılacak yer yok. Ülkemizin tüm coğrafyasının renkleri kol kola, omuz omuza bu büyük kutlamanın tadını çıkarıyorlar. Şu an solumda; temsili bir liseli kızın maketi ile evlilik fotoğrafı çektirmek için izdiham yaşanıyor. Kızın gelinlikle değil de okul forması ile tasvir edilmesi, bu izdihamı artıran en önemli unsur. Birçok farklı grup, konuyla ilgili basın bildirileri yayınladı. İşte o bildirilerden bazılarının önemli paragrafları…”

 Minibüsçüler ile Halk Otobüsçülerini Kalkındırma ve Yaşatma Derneği Basın Bildirisi:

Biz; devletimizi böyle bir karar aldığı için yürekten kutluyoruz. Bugün minibüsçüleri kan ağlayan şarkılara, liseli gözü şeklinde çıkartmalara, liselim yazılı etiketlere, her gece efkarla yoğrulmuş, aşk acısı ile harmanlanmış çilingir sofralarına mahkum eden zihniyetin, nihayet ortadan kalkmış olmasını kutluyoruz. Bugün birçok minibüsçü kardeşimizin gönlünde 15’lik bir liseli kız yatmaktadır. Sevenleri ayırmayan devletimizi kutluyoruz.

Kahveye Takılan Mahalle Gençleri Oluşumu Basın Bildirisi:

Biz ki bir baltaya sap olamadığı için insan yerine konmayan, toplumdan dışlanmış ve liseli aşkıyla yanıp tutuşan Türk gençliğiyiz. Bu ülkenin geleceğiyiz. Bugüne dek psikolojimizle oynayan yaş sınırının dolaylı olarak da olsa kalkmış olması, hepimizin sap olma kaderini de değiştirecek tarihi bir harekettir. Artık mahallemizdeki liseliyi kaçırdık diye hayatımızın kararması gibi bir kabusumuz kalmadı. Mutluyuz, umutluyuz.

Karşılıksız Aşkını Öldürüp Başkasına Yar Etmeyenler Birleşik Platformu:

Toplumumuz bugün derin bir yaranın kapandığına şahit olmaktadır. Artık sırf aşkımıza karşılık alamadık diye liseli bir kızı öldürmek zorunda kalmayacağımız günler gelip çatmıştır. Platformumuzun belirlediği master plan; aşık olunan kızın kaçırılarak tenha bir yerde hızla ırzına geçilmesi ve elinden tutup babasına götürülerek, evlilik hazırlıkları için elini çabuk tutmasının istenmesi şeklindedir.

Disiplinlerarası Çocuk Yaşta Kızlara Tecavüz Komitesi:

Biz ki toplumun farklı kesimlerinden ve farklı sosyoekonomik yapılardan toplanıp bir araya gelmiş sapıklık emekçileriyiz. Şu fani dünyada tek zevkimiz, henüz 14-15 yaşında, süt gibi bir liseli iken; kanunlar bu hakkımızı elimizden almış ve bizi bu zevkimizi yaşamaktan men etmişti. Antidemokratik bir hareket olarak gördüğümüz bu durumun değişmiş olması, komitemizce sevinçle karşılanmıştır. Artık biz de dilediğimiz gibi sapıklık yapabilir, paçayı kaptıracağımız anda nikahı basıp yırtabiliriz. Hatta eminim ki bazı üyelerimiz; 15’inde bir liseli ile evlenip, üniversite çağına geldiğinde boşanarak; her 3 yıllık süreçte yenilenmenin tadına varacaklardır.

Paraya Sıkışınca Kızını Satan Babalar Birliği:

Doğurttuğumuz ve bugünlere dek besleyerek karnından arpasını eksik etmediğimiz kızlarımızın, artık bunca yılın borcunu ödemesi gerektiği anda, karşımıza çıkan yasal bir engelden daha kurtulmuş olmanın sevinci ve mutluluğu içindeyiz. Yaşı değişken ve cebi kabarık müşterilerimizin, hiçbir sıkıntıya düşmeden rahatlıkla alışverişe başlayabilecekleri sezonumuzun açılışını yapmaktan onur duyuyoruz. Yalnız bu aşamada yeni bir düzenleme ile bu konuya ulusal standartlar getirilmesinden yanayız. Zira artık yasallaşan bu sektörde, gereksiz piyasa kırmalar, haksız rekabetler de karşımıza çıkacaktır. Kızın yaşı ile ters orantılı bir fiyatlandırma politikası talep ediyoruz.

“Genel açıklamalar böyle Sacettin, artık sendeyiz. Ben Hakkı Yetiştiren. Kopil Haber, İstanbul”

Tuesday, May 1, 2012

Bir giden daha

bugünün tembelliğinin aksine, gençlik tiyatroya doyarak geçti.
Babanın kravatsız gitmediği, annenin saçı başı yapılı, döpiyesleri ile icabet ettiği geceler.
Tüm sezon biletlerinin alındığı, akıldan çıkmayan geceler.
Bir deftere not alınan oyunlar

Özellikle Şehir Tiyatrosunda Cüneyt Türel sesi ile oyunculuğu ile akılda en çok yer edenlerden.
Vanya Dayı'da, vişne Bahçesi'nde, Cimri'de aklıma yer eden adam, sanatçı.
Bir de palavra'da...


Her ne kadar '95 itibarı ile Şehir Tiyatrolarına veda etmiş olsa da, ben ve ben gibi bir çok kişinin vesile ile tanıdığı kurumun son hali ile belki gözü arkada giden adam...
Arkadan gelenler, onun gibi değerleri nerede görecek, nerede bilecekler bilmiyorum.
Devletin sanattan elini çekmesi ile, desteğini çekmesi arasındaki farkı görmezden gelen bir yönetimde neler olacak daha, nelere hayret edeceğiz, dahası da olmaz canım diyeceğiz bilmiyorum.

Sabah güneş ile gülerek uyandıktan sonra, olmadı bu..
güle güle...

Monday, April 30, 2012

hayatın özeti


Marmelat

Biradan da yapılırmış
cahil kalmayın

Mulino Bianco

İtalya'da olmanın en güzel yanı bunların ürünlerini sömürebilmek
Özellikle Bologna ve çevresinde kahvaltı demek tatlı bir şeyler demek olunca çeşitler gani gani

Yaptıkları şu son gelişmeyi her ne kadar takdir etti isem de, çeşitin artması gerektiği aşikar

ne kaldı ki derken

baktık ki adam saça da derman olmuş


Sunday, April 29, 2012

Pazar

İstanbul'da uzundur pazara çıkmıyordum
küfeli hamalların yerini pazar arabalı hamallar almış, pek şaşırdım
fiyatlar alıp başını gitmiş

2 kg domates
1 kg salatalık
2 atom salata
2 demet taze soğan
1 kilo kırmızı biber
1,5 kilo kabak
1,5 kilo patlıcan
1 semizotu
1 kg kuru soğan
3 limon
1 maydanoz

36 lira...
ama pek güzellerdi
helal ettim

Saturday, April 28, 2012

Tatil

köfte yapıp
duşta saatlerce buruşuna kadar kalıp
bol bol yağlanıp
gevşemektir

Tatil

sabah 6bucukta sessiz bir eve uyanıp, romantic movie seyrdebilmektir

Friday, April 27, 2012

iblissssss


eve

lavantalar serpiştiresim var
onlara baktıkça gülesim
kokladıkça oh diyesim

Hacı Vader Camii

Müritler Ataşehir'de...

ne kolay...

evlendik
bu bitti
hadi şimdi boşanalım

?????
nasıl bu kadar kolay
7 ayda bu işin yürümeyeceğini hemen mi anladınız?
6 ay balayı
bir şey anlamanız mümkün değil
sonra kaya parçaları sürtünmeye başlar
sürtüne sürtüne pürüzsüzleşir
emektir, sabırdır, can acıtır
tüm değişimler gibi
artık sadece siz değilsiniz ki, eskisi gibi değilsiniz
değişeceksiniz
ve bu biraz can acıtır
biraz emek ister
ben kimim biliyor musun, neden değişeyimi dediğiniz anda, zaten ödül kaçıyor elden
çabalamak ne kadar saçma değil mi? bilinmez için mücadele etmek

oysa büyük ödüller orada, arayıp durduğunuz huzur orada
yazık...


Thursday, April 26, 2012

o kadar sıkıldım ki...

güldüm

karadeniz kıyısı

pazar günü sabahtan pek komik başladı, bir anda uyanıp yaban ördeği görmek şehir hayatının normalinde kalmıyor tabii.  güle güle karın ağrıtan hayvanın, yakalanıp gönderilişi başlı başına bir macera ama yazı konusu değil.

Sabahtan sanki bulut yapacakmış gibi gözüken hava, zaman içinde yerini feci bir sıcağa bırakırken, hadi dedik yakışır şimdi uzunya'da bir balık.
Nerededir Uzunya? Sarıyer'den Demirciköy istikametine devam edip, alarko evlerini de geçtiniz mi hopp çıkıverir karşınıza.  Bir yanda karavanlar, bir yanda plaj ve restaurant.  En ucuz en iyi balık en iyi meze filan değil, ama huzurludur, hay allah keşke gelmese idik dedirtmez adama.
Netekim birazdan sayacağım yemekleri, ayvalıktan sonra lafı bile edilmez ama, güneş, tahta iskele, kum, deniz derken saatleri yer bir güzel. Mayıştırır, az buçuk dertlerden arındırır.
gitmekte biraz acele edip 12 gibi oralarda olunca, kahvaltı takımı henüz kalmamıştı masalardan.  gözümüze bir masa kesip, rezervasyonu yaptırıp 1,5-2 gibi dönmek üzere ayrıldık mekandan.

Çevre yollardan etrafı dolaşalıp dedik, kilyos'un içine gir çık, orası burası derken Kısırkaya plajına geldik, gayet temiz deniz, pis çevre... bomboş, bizim gibi yürüyen bir iki kişi daha, o kadar.  kumlara oturup hafiften güneşin tadını çıkarmak.  plajdaki tekerlek izleri, ampuller yandırdığında başa gelecekleri bildiğim halde ses etmedim. git, al, gel dememle, arabaya koşma bir anda.  Tabii kısa sürede kriz.  araba kuma saplanır.  Neyse, çabucak yanımızda biten gençler, zincir, tekerlekler gömülmüş, öyle böyle derken kurtarıldı araba.  Her yer kum, ayakkabılar kum, gözler ve dahi kulaklar kum.  ama manzara güzel...

saati 2 edip vardık tekrar uzunya'ya.
önce kara efe teşrif etti
ardından çoban salata
ahtapot salata, uskumru, levrek marine, lakerda, peynirim, ızgara kalamar, midye salatası, patlıcan olmazsa olmaz, midye dolma. Arkasına da kalkan tava...



Etraf çocuk dolu, ama hepsi yanda oyunda, uzaktan kumandalı arabalar, kovalar kürekler, kayalıklara tırmanmalar ve dahi uçurtmalar.
Bebekler bile sakince, ağlama sesi yok
Dadılar eli yüzü düzgün, nerede ise sevgi dolu
Arkadaki toramanın yemek yiyişi ile epey bir eğlenme
Gözünün rakıda kalışı, ver ver diye elleri ile tepinmesi gülümsetti
Galiba birazda içimizi cız ettirdi
Laf lafı açtıkça, olsaydı ne olurdu, neyi yapardık neyi yapmazdık, hala şans olur mu acep, kime benzerdi, kimden ne alsın derken tüketildi kara efe.  güneş ile bir arada saçma sapan konuşmaları yaptık, güldük biraz halimize, etrafımzıdaki yaş kemale ermiş ve geçmiş çiftleri seyrettik biraz, kahvaltıdan rakı sofrasına geçişleri ile ekabirliklerini çekiştirdik.  O yaşlarda ne olacağımızı konuştuk uzun uzun.  Arkasında günün mevcut dertleri, hadi dert etme, bak gör bir şey olmaz kiler, olur öyle şeylerler... Avutmalar bildiğiniz.

Dönüş yolu nispeten sessiz geçti konuşulanların ağırlığı ve rakı, üzerine yanakları kıpkırmızı eden güneşin etkisi ile.  Arkasından havuz, patlamış mısır ve bira... bir gün öncenin kokteyl bolluğuna nispet daha bir genç olma hali.  Bir cheesecake'e bildiğiniz çatallarla dalıp film seyretme ve koltukta uyuya kalma. Karmakarışık rüyalar.  huzursuz bir uyku günün aslında tüm güzelliğine rağmen.

Neticesi Uzunya huzuru ile normalde konuşulmayacakları konuşturuyor insana, kafasında soru işaretleri bıraktırıyor, midesini dolduruyor, güneş varsa yakıyor, hafifçe çakırkeyif ediyor, yoruyor, sorduruyor, dedikodu yaptırıyor, çevreyi fark ettiriyor.  gitmek gerekir.

Maddiyata dökersek, yukarıdaki gibi bir yemek içmek yaklaşık 250 lira civarı. Değer mi? yoklukta gideri var, aynı parayı adam başı vererek haftasonunu ayvalık'ta da geçirirsiniz araba ile gidip. Hepsinin yeri ayrı.


kanına dokunmak

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20418171.asp

her çalının dibi yatak odası gibi olsa, sizde bu kafa kalmazdı arkadaş
kanına dokunuyormuş
niye? işlevsiz mi kaldın? yazık kuzuya...